2021 Nobel Edebiyat Ödülü sahibini buldu

2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Tanzanyalı romancı Abdulrazak Gurnah oldu. İsveç Akademisi kararını açıklarken Gurnah’ı “Kültürler ve kıtalar arasında sömürgeciliğin etkilerine ve mültecilerin kaderine yönelik tavizsiz ve merhametli tavrı” nedeniyle övdü. Yazar daha önce 1994 yılında Booker Ödülü'ne ve 2001 yılında da Los Angeles Times Kitap Ödülü'ne de layık görülmüştü.

8 Ekim 2021

2021 Nobel Edebiyat Ödülü sahibini buldu

2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Tanzanyalı romancı Abdulrazak Gurnah oldu. İsveç Akademisi kararını açıklarken Gurnah’ı “Kültürler ve kıtalar arasında sömürgeciliğin etkilerine ve mültecilerin kaderine yönelik tavizsiz ve merhametli tavrı” nedeniyle övdü.

Nobel Edebiyat Komitesi yaptığı açıklamada, "Gurnah'nın gerçeğe olan bağlılığı ve basitleştirmeden kaçınması dikkat çekicidir" ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

"Basmakalıp betimlemelerden uzak duran Gurnah'ın romanları gözlerimizi, dünyanın başka yerlerinde, insanların pek de aşina olmadığı, kültürel olarak çeşitlendirilmiş bir Doğu Afrika'ya bakmamızı sağlıyor."

Abdulrazak Gurnah, on roman ve bir dizi kısa öyküye imza attı, eserlerinde mülteci meselelerini konu aldı. Mülteci deneyimini ele alışında, kimlik ve öz imaja odaklanan Gurnah, yedinci eseri "Desertion"da (Firar) ise sömürgeleştirilmiş Doğu Afrika'daki büyük kültürel farklılıkları konu aldı.

Yazar daha önce 1994 yılında Booker Ödülü'ne ve 2001 yılında da Los Angeles Times Kitap Ödülü'ne de layık görülmüştü. 

Yazarın Deniz Kenarında, Kumdan Yürek, Sessizliğe Hayranlık, Son Hediye, Terkediş, Cennet adlı kitapları İletişim Yayınları tarafından Türkçe'ye çevrilerek yayımlanmıştır. 

Son romanı "Afterlives"(Ölümden Sonraki Hayatlar) 2020'de yayımlandı. Gurnah, romanları dışında, Salman Rushdie, Anthony Burgess, Joseph Conrad, Vidiadhar Surajprasad Naipaul, Zoe Vicomb gibi yazarlar üstüne edebiyat eleştirileri yazdı, kitaplar hazırladı.

 

Abdulrazak Gurnah kimdir?

 

1948’de Doğu Afrika kıyısındaki Zanzibar’da doğdu. Anadili, Afrika’da seksen milyon kişinin konuştuğu Svahili’dir. İlköğrenimini İngiliz okullarında tamamladı, çocukluğunda gittiği Kuran kursunda Arapça öğrendi. Gençliğinde Zanzibar Ayaklanması’na (1964) ve sonrasında kurulan sosyalist rejimin çalkantılı yıllarına tanıklık etti. 1968’de İngiltere’ye gitti. Yükseköğrenimin Kent Üniversitesi’nde tamamladı. Doktora tezinde (1982) kolonyal söylemin Doğu Afrika, Karayip ve Hindistan edebiyatındaki izdüşümlerini analiz etti. Postkolonyal edebiyat alanında uzmanlaştı. Halihazırda Kent Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı profesörü. İlk romanı Memory of Departure’da (Ayrılışın Hatırası, 1987) Afrika’dageçen gençlik yıllarının ardından ülkeyi terk eden Hassan karakterinin hafızasında yer eden Afrika imgesini postkolonyal dönemin kimlik sorunları ışığında inceledi. İkinci romanı Pilgrim’s Way (Hac Yolu, 1988) başlığını Winchester’ı Canterbury’deki Thomas Beckett mabedine bağlayan yoldan alır. Daha iyi bir yaşam umuduyla İngiltere’ye gelen Tanzanyalı Davud, karşılaştığı göçmen karşıtı tutumlardan dolayı paranoyak bir benlik geliştirir ve çareyi Tanzanya’daki geçmişini tamamen silmekte arar. Dottie (1990), Dottie Badoara Fatma Balfour karakteri üzerinden benzer bir yabancılaşma sorununu tartışır. Fatma Balfour’un melez kimliği, ırk ve etnisite sorununun göçmen ve sürgün karakterler üzerindeki travmatik etkilerinin yakıcı bir simgesidir. Cennet’te (1994) Gurnah, Yakup’un oğlu Yusuf’un Kuran’da anlatılan hikâyesini 1900-1914 arası Doğu Afrika’ya uyarlar. Kolonyal söylemin Afrika’ya dair klişelerini kölelik, tarihin çarpıtılması, İslâmofobi gibi meseleler üstünden tartışırken Yusuf’un bireysel hikâyesi bir yandan kolonyalizmin bir yandan da despotizmin eleştirisine açılan ikili bir işlev görür. By the Sea (Deniz Kenarında, 2001), emperyal pedagojinin Afrika’nın yerli gelenekleriyle karşılaşmasının doğurduğu verimli paradoksları konu eder. Salih Ömer, Kuran eğitimi almaktan duyduğu geleneksel kıvanç ile kolonyal eğitimin kazandırdığı dünya bilgisi arasında bocalarken yeni Afrika’nın çelişkileri ete kemiğe bürünür. Son Hediye (2011), 1996’da yayımlanan Sessizliğe Hayranlık’la (2018) birlikte bir nehir roman anlatısıdır. Sessizliğe Hayranlık’ın isimsiz anlatıcısı ülkesini terk eden bir Zanzibarlı muhaliftir; Britanya’ya yerleşip evlendikten sonra öğretmenlik yapar. Hayatının en istikrarlı görünen döneminde bireysel tarihini yazmaya karar verdiğinde, hiç de istikrarlı olmayan, kayıp ve kırılgan bir bastırılmış benlikle yüzleşmek zorunda kalır. Son Hediye’de ise Gurnah, bu isimsiz anlatıcısının hikâyesini kültürel farklılıkları, belleğe kazınmış tarifsiz acıları kateden bir anlatıya kavuşturur. Gurnah’ın hakikat anlayışı, gerek kolonyal dönemin karamsar ve toptancı tasvirlerini gerekse anavatan-memleket şovenizmlerini reddeden sahici bir arayışa dayanır. Gurnah, romanları dışında, Salman Rushdie, Anthony Burgess, Joseph Conrad, Vidiadhar Surajprasad Naipaul, Zoe Vicomb gibi yazarlar üstüne edebiyat eleştirileri yazdı, kitaplar hazırladı.

 

Özgeçmiş kaynak: İletişim Yayınları

 

 

 

Fotoğraflar