Bir Doğa Sanatçısı Buse Mutan - Röportajı

Buse Mutan… İzmir’de yaşıyor, İzmir’de üretiyor. Sanat yaşamı boyunca, hem Türkiye’de ve hem de dünyanın farklı şehirlerinde düzenlenen pek çok ulusal/ uluslararası karma sergi; sempozyum ve çalıştayda gerek eserleriyle gerek fikirleriyle yer aldı. 2019'dan beri de Güney Kore’de bulunan Doğa Sanatçıları Derneği’nin (YATOO) üyesi… Geçtiğimiz aylarda “Geçicilik” adlı sergisiyle de İzmir’in kültür-sanat yaşantısına konuk olan Buse Mutan ile sanat anlayışı, son kişisel sergisi “Geçicilik” ve Doğa Sanatı üzerine İzmir.Art olarak keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

İzmir.Art 24 Mart 2022

Bir Doğa Sanatçısı Buse Mutan - Röportajı

Buse Mutan… İzmir’de yaşıyor, İzmir’de üretiyor.  Sanat yaşamı boyunca,   hem Türkiye’de ve hem de  dünyanın farklı şehirlerinde düzenlenen pek çok ulusal/ uluslararası karma sergi; sempozyum ve çalıştayda  gerek eserleriyle gerek fikirleriyle yer aldı. 2019'dan beri de Güney Kore’de bulunan Doğa Sanatçıları Derneği’nin (YATOO) üyesi… Geçtiğimiz aylarda “Geçicilik” adlı sergisiyle de İzmir’in kültür-sanat yaşantısına konuk olan Buse Mutan ile  sanat anlayışı, son kişisel sergisi “Geçicilik”  ve  Doğa Sanatı üzerine İzmir.Art olarak keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. 

İzmir.Art : “Doğa Sanatı Hareketinden” bahsedebilir misiniz? 

Buse Mutan: Batı’da 1960’lı yılların başında, “Arazi Sanatı”, “Yeryüzü Sanatı”, “Ekolojik Sanat”, “Toprak Sanatı” olarak adlandırılan, sanatçıların atölyelerini terk edip geniş arazilerde oluşturduğu yerleştirmeler, heykeller ve mekânsal müdahalelerle doğa, sanatçılar için hem sergileme hem de üretim alanı olmaya başlamıştır. Ağırlıklı olarak Avrupa’da karşılık bulan, 1980 sonrası Doğu’da, Doğulu bir yaklaşımla ortaya çıkan doğa sanatı hareketi, kendinden önceki akımlardan beslenmiştir. Batılı yaklaşımdan en büyük farkını, doğa üzerinde hakimiyet kurma çabasından uzakta oluşuyla ortaya koyar. İnsanın doğanın bir parçası olduğunu ve kurulan diyaloğun, doğayı ve sunduklarını sadece malzeme ya da mekân olarak kullanmanın ötesinde, ona zarar vermeden, doğayla daha yalın bir etkileşimde olmayı önerir. 

 

Buse Mutan

İzmir.Art: Sanatsal anlayışınız ve bu akım arasındaki kesişmeniz nasıl oldu?

Buse Mutan: Doğanın sadece benim için değil pek çok sanatçı için ilham kaynağı ve rehber olduğunu düşünüyorum. Hangi kavramı imgeler dünyamda somutlaştırmaya çalışırsam çalışayım ve bunu yaparken hangi malzemeyi kullanırsam kullanayım doğa benim rehberim oluyor. Bunun öğrencilik yıllarımın başında heykel atölyesinde mermer, ahşap ve metal malzemeyle çalışırken farkına varmaya başlamıştım. 

Benim bu alanı keşfetmeme ve bu yolculuğa başlamama olanak sağlayan, heykeltıraş Varol TOPAÇ olmuştur. YATOO (Kore Doğa Sanatçıları Derneği) ve Doğa Sanatı hareketini anlatmış, Türkiye’de de bir doğa sanatı grubu kurma fikrinden bahsetmişti. 

YATOO, 1981 yılında Güney Kore’deki Gongju şehrinde bir grup genç sanatçının açık alana odaklanan doğa sanatı hareketi olarak başlamış ve kısa sürede tüm dünyaya yayılmış bir organizasyon. Görsel sanatlar alanında üretimini sürdüren, doğayla bütünleşen ve uyum içinde olmayı amaçlayan pek çok disiplinden sanatçıyı bir araya getiren bir dernek. Düzenlediği sergiler, sempozyumlar, bienaller -Geumgang Nature Art Biennale (GNAB) gibi-, atölyeler, konuk sanatçı programları, projeler -örneğin Global Nomadic Art Project (GNAP) ve YATOO-i projesi-çevrimiçi dört mevsim çalıştayları- gibi ulusal ve uluslararası etkinliklerle faaliyet gösteren, yaklaşık 40 yıllık tarihi olan bir oluşum. 

YATOO’nun geliştirdiği projerden biri olan Global Nomadic Art Project (GNAP), 2017 yılında Türkiye’de gerçekleşti. PORTIZMIR4 kapsamında Patika Sanat Grubu’nun, ‘Doğanın İzinde’ başlığıyla düzenlediği bu projenin, hem organizasyonunda yer almış hem de projede katılımcı sanatçı olarak üretimlerimi sürdürmüştüm. Doğu ve Batı kültüründen pek çok sanatçıyla bir arada bulunma, onların nasıl düşünüp, nasıl ürettiklerini görme fırsatım oldu. Kısa süreli alan keşifleri sırasında karşılaştığım, doğanın sunduklarıyla kompozisyonlar oluşturmak, doğada olmanın verdiği özgürlükle, o yere, o ana ait çalışmalar yapmak ve bunu doğada bırakmak bana doğanın bir parçası olduğumu hissettirmiş, kendimi ifade edebileceğim bir alan ve anlatım biçimi bulmamı sağlamıştı. Uygulamalarım sırasında, sadece doğanın sınırlarını değil kendi sınırlarımı da keşfetmeye başladım. Sanat eğitimim devam ederken, tüm bu karşılaşmalarım, araştırma ve üretimlerim, bu alanda tez yazmaya karar vermeme de neden olmuştur. 

 

 

İzmir.Art: Çalışmalarınızda İnsan -  Doğa ile olan ilişkinizi kavramsal olarak nasıl tanımlıyorsunuz? 

Buse Mutan: Bir bütün olarak bakıyorum. Misafiriz ama parçasıyız da. Hem onu değiştirebilir hem de bizim üzerimizdeki değişimine tanık olabiliriz ve tüm bunların nasıl gelişeceğiyse bizim seçimlerimizle ilgilidir. Bu etkileşim ve diyalog yıkıcı da olabilir yapıcı da. 

 

İzmir.Art: Geçtiğimiz Ocak ayında izleyiciyle buluşan “Geçicilik” isimli serginizden ve ayrıca çalışmalarınızdan söz edelim biraz da. Nasıl bir üretim sürecinin ardından oluştu sergi? Nerelerde çalıştınız?

Buse Mutan: Sergiye konu olan çalışmaların hepsi İzmir’deki üretimlerimi kapsıyor. Kuş Cenneti, Gediz Deltası, Yamanlar, Foça, Çeşme, İnciraltı Kent Ormanı, Kültürpark gibi…

Sasalı - 2021

 

Üretim sürecim misafirlikle başlıyor, böyle söylüyorum çünkü doğaya, doğal bir alana ulaşabilmek için önce içinde yaşadığım betonarme binadan çıkmam ve uzun yürüyüşler yapıp içinde kaybolabileceğim oyun alanıma gitmem gerekiyor çoğu zaman. Gideceğim yerde neyin ilgimi çekeceğini ve o an orada başladığım işin nasıl sonlanacağını ben bile bilmiyor oluyorum. Gözüme takılan, yaprak, yosun, dal, su, toprak gibi beni çeken ne varsa hepsiyle bir olup, onlarla kompozisyonlar oluşturuyorum. Kimi zaman toplayıcılıkla başlıyorum ve soyut formlar oluşturuyorum, kimi zaman da sadece torağın, bataklık zeminin ya da kumun yapısına müdahale ediyorum. 

Üretim alanlarım kamuya açık alanlar olsa da bulunduğum alanda bazen sadece ben oluyorum. Yanıma gelip “Burada ne yapıyorsunuz?” diye soran insanlarla da karşılaşıyorum ve başladığım iş bir anda performansa dönüşebiliyor. Sanırım şunu söylemek doğru olur, benim için sonuçtan çok süreç ön planda. Motivasyonum bu. Kendiliğindenliğe ve doğaçlamaya açık olan üretim pratiğim, bazen bildiklerim bazen de henüz bilmediklerimle boğuştuğum sezgisel süreçleri de kapsıyor. Eylemin, estetik ve kalıcı bir sanat objesi yaratma düşüncesinin önüne geçtiği anlar böyle başlıyor diyebilirim. 

Sarmal / Spiral Yapraklarla toprak zeminde düzenleme, 50x35 cm, 2020, İzmir

 

İzmir.Art: “Geçicilik” kavramı sizin için ne ifade ediyor? Geçicilik kavramını, insandan yana mı yoksa doğadan yana mı ele alıyorsunuz?

Buse Mutan: Geçicilik kavramının çağrışımı, ölüm ve sondur. İnsanoğlu, sonlu yaşamının bilincindedir. Tarih boyunca, düşüncede, bilim ve sanatta bununla baş etmenin yollarını aramıştır. Dünyaya gelişimizle birlikte, kalan ömrümüzün ilk gününü yaşıyor oluruz. Bunun farkına vardığımız andan itibaren, zamanla başa çıkmanın yollarını arar, yeryüzündeki geçici varlığımızı anlamlandırmaya ve ardımızda iz bırakmaya çalışırız.  Kavramı insandan yana ele alıyorum ama doğadan insanı koparmadan, ayrı tutmadan. 

İzmir.Art:  Serginize ilişkin aldığınız geri dönüşlerden bahseder misiniz? Sanatseverlerle olan etkileşiminiz nasıl sürüyor? 

Buse Mutan : Sergi 12 Ocak tarihinde açıldı ve 2 Şubat’a kadar devam etti. Mümkün olduğunca sergi salonunda bulunmaya çalıştım, çünkü nasıl bir etkileşim olacağını ben de merak ediyordum. 

Şehrin merkezindeki en değerli yeşil alanlardan biri olan, Kültürpark içinde yer alan sergi salonunu her yaş ve meslek grubundan izleyicinin ziyaret ettiğini gördüm. Görsel sanatlardan bahsedilince ülkemizde ilk akla gelen-izleyicinin yakın olduğu resim sanatı oluyor ve onu takip eden heykel sanatı. Daha resim ve geleneksel heykel sanatının tam yerine oturmadığı ortamda heykelin yeni tanımlarından bahsetmek gerekebiliyor. “Bu bir fotoğraf sergisi mi?” diye yanıma yaklaşan izleyiciye, önce sorusu için teşekkür ediyorum çünkü merak etmeleri çok kıymetli benim için. Sonra dilim döndüğünce anlatmaya başlıyorum. Salona dileyen izleyicilerin mesajlarını iletebilecekleri bir sergi defteri de bıraktım. Orada da çok ilginç yorumlar okudum. İlk kez Doğa Sanatı uygulamalarıyla karşılaştığını yazan, görsel ve kavramsal açıdan etkili bulan, beğenen, beğenmeyen (kendi ifadeleriyle), hatta sevgilisine not bırakan var aralarında. Deftere resim yapan çocuklar da… Sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşan izleyiciler de oldu. Sergiyle ilgili görüşlerini paylaşıp, ilk sergi ziyareti olan çocuklarının fotoğraflarını bana yolladılar. 

İzmir.Art: Video ve fotoğrafın sanatınız içindeki yeri ve hali hazırdaki serginiz özelinde yeri nedir? 

Buse Mutan: Sergiye konu olan ve geçicilik kavramını esas alan doğa sanatı uygulamalarım, doğada üretilmiş, o yere özgü; kalıcı obje yaratma fikrini reddeden, doğadan gelenin yine doğaya terkinin ön planda tutulduğu geçici yapıtlardır. Bakma, dokunma, malzeme ve form birlikteliğiyle başlayan üretim pratiğimde, sonuçtan çok süreç odaklı bir ilerlemenin içinde, o yerde ve o anda üretilen çalışmalar. Doğal koşullarda değişime uğramaya açık bu üretimlerimde, doğal koşulların yapıt üzerindeki müdahalesine izin vererek, geçiciliği sanatsal üretim sürecime dahil etmiş oluyorum. Fotoğraf ve video bu sürecin çıktılarını görünür kılmak, dokümante etmek için başvurulan bir yöntem. 

İzmir.Art: Kentteki sanat inisiyatifleri ile olan ilişkilerinizden bahsedebilir misiniz? İzmir’in kültür sanat gündemini nasıl yorumlarsınız?

Buse Mutan: Özellikle son yıllarda İzmir’in kültür sanat ortamında hareketliliğin arttığını görüyorum. Bağımsız sanat inisiyatiflerinin ürettiği projelerin kente hareket kazandırdığını, proje geliştirme kültürünün yaygınlaştığını gözlemliyorum. 

Kentteki sanat inisiyatiflerinden bazılarının çalışmalarını yakından takip ediyorum. Doğa Sanatı alanında İzmir’de faaliyetlerine halen devam eden Patika Sanat Grubu üyesi olarak, 2015-2020 yılları arasında kolektif üretim ve çalışma pratiğini deneyimleme fırsatım olmuştu. Şu an bağımsız olarak üretimlerime devam ediyorum. Aynı amaç ve paydada bir arada olmayı, “birlikte” düşünüp, birlikte üretmeyi çok kıymetli buluyorum. Farklı inanç, ideoloji ve siyasi görüşe sahip insanların ortak payda olarak sanat çatısında bir araya geldiği, bağımsız sanat inisiyatiflerinin sayılarının artmasını diliyorum.  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fotoğraflar
Videolar