Eleştirel Erkeklik Okumaları: 10 Kitap Önerisi

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda, her daim yeniden üretilen erkeklik normlarını sorgulamadan ve bunu esas olarak erkeklerin sorgulamasını sağlamadan gerçek anlamda bir özgürleşme sağlanamayacağı aşikar. Tahakküm’ün kavramsal düzeyde bilince çıkarılması gündelik hayat pratiklerinde gözden kaçan mekanizmaları görmemizi sağlayabilir. Eleştirel Erkeklik Çalışmaları bu hususta önemli bir noktadadır. Özbilinç oluşturmak ve bunu hayata geçirerek süreklilik sağlamak özgür ve eşit bir yaşamın temelidir. Okuma listesi bu minvalde düşünsel bir kırılmaya zemin hazırlaması isteğiyle oluşturulmuştur.

İzmir.Art 25 Kasım 2021

Eleştirel Erkeklik Okumaları: 10 Kitap Önerisi

 

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda, her daim yeniden üretilen erkeklik normlarını sorgulamadan ve bunu esas olarak erkeklerin sorgulamasını sağlamadan gerçek anlamda bir özgürleşme sağlanamayacağı aşikar. Tahakküm’ün kavramsal düzeyde bilince çıkarılması gündelik hayat pratiklerinde gözden kaçan mekanizmaları görmemizi sağlayabilir. Eleştirel Erkeklik Çalışmaları bu hususta önemli bir noktadadır. Özbilinç oluşturmak ve bunu hayata geçirerek süreklilik sağlamak özgür ve eşit bir yaşamın temelidir. Okuma listesi bu minvalde düşünsel bir kırılmaya zemin hazırlaması isteğiyle oluşturulmuştur.

1.Patriyarka Kuramı

Sylvia Walby

Dipnot Yayınları

Çevirmen: Hülya Osmanağaoğlu

Patriyarka Kuramı, erkek egemenliği üzerine temel kuramsal tartışmalara kapsamlı bir bakış sağlıyor. Kitap, bir yandan Marksizm, radikal ve liberal feminizm, post-yapısalcılık ve ikili sistem kuramı gibi yaklaşımları ele alırken, diğer yandan ise bu kuramsal yaklaşımlardan her birinin, ücretli çalışma, ev işi, devlet, kültür, cinsellik ve şiddet gibi bir dizi olguya nasıl yaklaştığını ele alıyor. Walby, Patriyarka Kuramı'nda cinsiyetler arası ilişkileri açıklarken sınıf analizi ile radikal feminizmi sentezliyor olsa da diğer kuramsal yaklaşımların analizlerini de göz önünde bulunduruyor. Kitapta bir yandan patriyarkanın kadınların hayatlarındaki değişimlere nasıl uyum gösterdiğini tartışılırken diğer yandan mevcut feminist mücadeleye ilişkin detaylı bir muhasebe gerçekleştiriliyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2. Eril Tahakküm 

Pierre Bourdieu

Bağlam Yayıncılık

Bediz Yılmaz

Erkek veya kadın olarak, kavramaya çalıştığımız nesnenin içinde yer alarak, eril düzenin tarihsel yapılarını algılama ve değerlendirmenin bilinçsiz şemaları biçiminde bünyemize katmış durumdayız; bu nedenle de, eril tahakkümü düşünürken, kendileri de tahakkümün ürünü olan düşünme biçimlerine başvurma riskini taşıyoruz. Bu döngüden kurtulmayı umut edebilmemizin tek koşulu, bilimsel nesnelleştirme konusunu nesnelleştirmek için pratik bir strateji geliştirebilmek. Burada benimseyeceğimiz bu strateji "anlama kategorileri"ni - ya da, Durkheim'in isimlendirdiği şekliyle, dünyayı inşa ettiğimiz "sınıflandırma biçimleri"ni (ancak, bu dünyanın ürünleri oldukları için, fark edilmez olmalarına rağmen bunlar da dünyayla uyum içindedir)- araştırmayı amaçlayan transandantal bir düşünme alıştırmasını bir tür laboratuar deneyine dönüştürmekten ibarettir: bu deneyde, hem egzotik hem de aşina, hem yabancı hem de tanıdık özgün bir tarihsel toplumun -Kabil Berberileri- nesnel yapıları ve bilişsel biçimleri etnografik çözümlemesi, erkek merkezli bilinçdışının kategorilerinin nesnelleştirilmesini harekete geçirmeye yetkin bir sosyo-analiz aracı olarak kullanılacaktır. 

P.Bourdieu
 

(Tanıtım Bülteninden)

 

 

 

 

 

 

3. Toplumsal Cinsiyet ve İktidar

Robert William Connell

Ayrıntı Yayınları

Çevirmen: Cem Soydemir

 

Döllenme anında basit bir mekanizmaya bağlı olarak belirlenen cinsiyet, toplumsallaşma sürecinde insan denen “toplumsal hayvan”ın başına bela olmuştur. Tarihsel süreç içinde iki cins arasında, dişinin doğurganlığına bağlı olarak gelişen işbölümü, kadın ile erkeğe toplumsal yaşam, kültür, psikoloji vb. alanlarda da tamamen ayrı roller biçti. Kural olarak biyolojik cinsiyetle örtüşmesine –daha doğrusu ona tekabül etmesine– rağmen ondan ayrı bir kavram olan “toplumsal cinsiyet” işte bu tarihsel sürecin ürünüdür. R. W. Connell'ın Toplumsal Cinsiyet ve İktidar başlıklı bu çarpıcı çalışması, toplumsal cinsiyet kavramının açıklanmasına bir giriş niteliğindedir. Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet ilişkilerine dair sorunları tarihten psikanalize, ekonomiden gündelik politikaya kadar çok çeşitli boyutlarıyla ele alan Connell, literatür incelemelerinin yanı sıra örnek olay çözümlemeleri ve istatistiklerle de zenginleştirilmiş bir çalışma sunuyor bizlere. Ancak bunun da ötesine geçerek cinsellik ve cinsiyet kavramlarını sosyal ve politik teoriyle bütünleştirme, bu alandaki teorik çalışmalar içindeki yerlerine oturtma çabasına girişiyor. Kadın ve erkek olmayı nasıl öğreniyoruz? Toplumsal cinsiyet rolleri tarih içinde nasıl bir evrim geçirmiştir? Toplumsal cinsiyetler arasında böylesine bir eşitsizliğin kök salması, kadınların tarih boyunca ekonomik, kültürel, toplumsal ve siyasi yaşamda hep ikincil ve tabi konumda kalması, teknoloji öncesi toplumlarda biyolojik cinsiyetin kaçınılmaz sonucu mu olmuştur? Bir başka deyişle, evrensel bir yapı oluşturan ataerkillik toplumsal evrim sürecinde insanlığın kaderi miydi? Yoksa pekâlâ bambaşka bir gelişme de gerçekleşebilir miydi? Connell, bu soruları tartışmaya açmakla kalmayıp ataerkilliğin tarihten silinmesi ve iki cinsin bütünleşmesine dayalı, tam anlamıyla eşitlikçi, demokratik, insanca bir yapı kurulması için ezilen cinsin ve cinsel kategorilerin –kadınların, eşcinsellerin ve ataerkil cinsiyetçi kategorilerden “sapma”gösteren bütün grupların– önündeki açılımları da irdeliyor. Cinsiyet ilişkileri sadece kadın-erkek ekseninde ele alınmayıp eşcinseller ve ataerkil sisteme meydan okuyan diğer kategoriler de etraflı biçimde değerlendirilmekte; kadın ve eşcinsel kurtuluş hareketleri başta olmak üzere bu doğrultudaki örgütlenmelerin geçmiş kazanımlarının ve geleceğe yönelik stratejilerinin bir değerlendirmesi sunulmaktadır. Toplumsal Cinsiyet ve İktidar'da, ekonomi ve politik temsil alanlarındaki eşitsizlikten ataerkil şiddete kadar çok geniş bir alanı ilgilendiren cinsel politikanın değişim dinamikleri eleştirel bir gözle inceleniyor. Toplumsal cinsiyet ile cinselliği, bu alanlardaki geleneksel kabulleri sorgulayıp dönüştürme amacı doğrultusunda toplumsal/politik teorilerle bütünleştirmeyi deneyen Connell'ın kitabı, cinsiyet araştırmaları ve cinsel politika alanlarına ilgi duyan herkes için önemli bir kaynak olacaktır.

 

 

 

 

4. Cinsel Farkın İnşası

Zeynep Direk

Metis Yayınları

Cinsellik üzerine bu felsefi araştırmanın başlıca uğrakları Simone de Beauvoir, Hegel, Platon, Georges Bataille, Julia Kristeva, Elizabeth Grosz, Luce Irigaray, Jean-Luc Nancy ve Paul Ricoeur.

Birçok izlek var: Toplumsal cinsiyet, cinsiyet farklılığı, arzu, erotik deneyim, erotik ilişki, eros             etiği, ezilme, şiddet, egemenlik, öznelik ve özerklik gibi. Kitap bu izlekler üzerinden feminist düşüncenin meselelerini felsefe tarihiyle ilişkilendiriyor, feminist düşünürlerin bu tarihle nasıl ilişki kurduklarını araştırıyor ve feminizmin kavramlarının altında ne tür felsefi tartışmaların bulunduğunu göstermeyi amaçlıyor. Kadınların (ve ezilen bütün insanların) kurtuluşunu hedefleyen her felsefi çabanın varacağı şu soru: Nasıl özerk özneler haline gelebiliriz, nasıl mücadele edebiliriz?

“Direniş, bir gücün karşısına ondan daha güçlü başka bir güçle çıkmaktan ibaret değildir. Bedeni orantısız bir şiddetin hedefi olarak ortaya koyan bir kahramanlık da değildir. Direniş toplumsal bağlar, ilişkiler kurmaktır; kırılgan öznelerin birlikte güçlenme ve bir toplum inşa etme sürecidir. Bu bakımdan direniş, feda etme veya kurban etmeyi meşrulaştıran bir varoluş biçimi olmamalı, bir oluş, bir yaşam savunusu, bir hayatta kalma mücadelesi olabilmelidir. Dirayet bazı imkânların kapandığı yerde yeni bir yaşam kurma gücüdür; hayatta kalma, rasyonel tartışma, dayanışma, dostluk ve zamanın sabrıdır.”

 

 

 

 

 

 

 

5. Erkeklikler

R. W. Connell

Phoenix Yayınevi

Çevirmen: Nagihan Konukcu

Batı’da 1970’lerin kültürel devrim ortamında yaşanan feminizm tartışmaları ve bu tartışmaların dümen suyunda gelişen özgürleşme hareketleri, cinsiyetin esasen ortak pratikler aracılığıyla, çıkar ve iktidar ilişkileri ekseninde ve toplumsal süreçlerde inşa edildiğini ileri sürerek, erkek ile kadın arasındaki farklılıkların doğuştan geldiği, doğal ve aşılmaz olduğu inancına meydan okudular. “Toplumsal cinsiyet” kavramı ve kuramları, toplumda cinsiyet ayrımcılığını ve eşitsizliğini meşrulaştıran, erkek egemenliğini kişiler arası ilişkilerden gruplar arası ilişkilere, hatta uluslararası diplomasiye varasıya birçok alanda ve bin bir yoldan yeniden üreten yerleşik ataerkil cinsiyet düzenini anlamaya ve değiştirmeye izin verecek esnek bir kuram ve eylem çerçevesi oluşturmayı hedefleyen bu çabalardan doğdu. Böylece toplumsal cinsiyet tartışmaları, erkekliğin sosyal bilimlerin görüş alanına bir sorun olarak girmesine vesile olarak erkeklik çalışmalarının meşru ve özerk bir akademik saha haline gelmesinin önünü açtılar.
R.W. Connell, toplumsal cinsiyet ve erkeklik çalışmaları alanlarında çığır açan ve birçok dile çevrilen klasikleşmiş eseri Erkeklikler’de, cinsiyeti biyolojiye indirgeyen görüşlerin yanı sıra “cinsiyet rolü” olarak değerlendiren görüşlere de kararlılıkla karşı çıkıyor. Cinsiyetin, toplumsal pratik tertibatları aracığıyla kurulan ilişkisel, tarihsel ve değişime açık bir olgu olduğunu ortaya koyuyor. Gramsci’nin “hegemonya” kavramından hareketle, erkekliğin yekpare olmadığını, her biri iktidar ilişkileri hiyerarşisinde farklı konumları işgal eden muhtelif erkekliklerin var olduğunu ve erkeklikler arasındaki bu ilişkilerin bizzat erkekler ile oğlanlar için de son derece külfetli olabildiğini gözler önüne seriyor. Bu ilişkilerin, kendilerini ortadan kaldıracak değişimin olanağını da barındırdıklarını ileri sürüyor. Bu çerçevede, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve toplumsal adaletin sağlanması için kullanılabilecek stratejiler sunuyor. Batı’nın hegemonik erkekliğinin ve erkeklik hiyerarşisinin küreselleşme süreci aracılığıyla tüm dünyaya ihraç edildiği şu günlerde, kadınları, eşcinselleri, erkekleri ve ezilmiş, marjinalleştirilmiş, madunlaştırılmış tüm grupları başka bir dünya inşa etmek üzere bir araya getirecek bir ittifak siyaseti öneriyor.

 

 

 

 

 

 

6. Hegemonik Erkeklik

James W. Messerschimidt

Özyeğin Üniversitesi Yayınları Çeviri: Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi

Hegemonik eril toplumsal yapı, bu kitap boyunca detaylandırılmış olan farklı türlerde güç ilişkilerinden oluşmaktadır ve toplumsal eylemler aracılığıyla sürekli ve yaygın bir biçimde yenilenmekte, yeniden yapılmakta, savunulmakta ve değiştirilmektedir. Hegemonik erkekliklerin gündelik hayattaki bu yeniden üretimi, toplumsal cinsiyetle ilişkili toplumsal değişimin çok zor olmasının nedenidir. Ancak, bu yapıya karşı çıkmanın, onu kısıtlamanın, değiştirmenin, ona meydan okumanın ve onu yürürlükten kaldırmanın nüveleri de yine hegemonik erkekliklere şekil verilen bu çoklu alanlarda ve yörelerde bulunmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

7. Erkekliğin Türkiye Halleri

Hale Bolak Boratav

Güler Okman Fişek

Hande Eslen Ziya

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

 

Türkiye'deki erkek profili köklü bir değişimden geçiyor. “Otoriter erkeklik” ile “eşitlikçi erkeklik” profili arasında gelişen bu dönüşüm, toplumun tüm kesinleri için dikkat çekici ve düşündürücü bir boyuta ulaştı. Türkiye'nin farklı coğrafyalarında, farklı ekonomik düzeylerde yasayan evli erkeklerin kendi anne-babalarıyla, çocuklarıyla ve esleriyle kurdukları, yansıttıkları ilişkilerin, bu kitapta ortaya konan tablosu, tüm sosyal bilimciler için son derece zengin bir malzeme sunuyor. Bu tabloda, geçmiş ve gelecek arasında kalan bugünün erkeklerinin kendilerini, ailelerini, giderek bütün çevrelerini nasıl şekillendirdiği ve farklı kesimlerden erkeklerin hayat öykülerinin nasıl farklı seyirler izleyebileceği görülüyor. Erkekliğin Türkiye Halleri, Türkiye'de yasayan erkeklerin farklı varoluş hallerini anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir çalışma. Erkekliğin Türkiye Halleri, Türkiye'de toplumsal cinsiyet konusunu kavramaya çalışanların büyük dikkatle okuması gereken bir eser. Aile dinamiğini nicel ve nitel boyutlarıyla mercek altına alarak, oğul olmanın, baba olmanın, es olmanın ve erkek benliğini inşa eden söylemlerin çelişkilerini, kopukluklarını ve devamlılıklarını zengin bir anlatımla sunuyor. Hem devamlılığa destek veren geleneksel kalıplara, hem de kırılmalara yol açan sosyal değişmelere hassas olan bu çalışma, ataerkilliğin erkeklere olan bedeli konusunda bizi aydınlatıyor ve kalıcı değişimin ancak bu ‘derin' yapıların evrilmesinden geçeceğini gösteriyor. - Emeritus Prof. Dr. Deniz Kandiyoti Erkekliğin Türkiye Halleri, erkek otoritesine dayalı aile ilişkilerinin krizini ve yerine gelmekte olan yeni aile ilişki tarzlarını anlamak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Erkeklerin var olan erkeklik değerlerini sorgulayan ve daha eşitlikçi, şiddetsiz ilişkilerin öznesi olmaya çalışan çabalarını görünür kılan öncü araştırmalardan birini bize sunuyor. Sosyal bilimcilerin ve özellikle de toplumsal cinsiyet çalışmaları yapanların kütüphanesinde temel başvuru kitaplarından biri olmaya aday bir araştırma. - Prof. Dr. Serpil Sancar Katılımcıların kendi babalarıyla ilgili anlatımlarının karmaşık duygularla, minnet ve serzenişin içiçe geçtiği, çelişkili ifadelerle dolu olduğu, ayni çelişkilerin anneleriyle ilişkide çok daha az, neredeyse yok gibi olduğu görülüyor. Ancak konu kendi çocuklarıyla ilişki olunca, her ne kadar kendi babalarından farklı olduklarını belirtseler de, yine bazı çelişkiler, ikilemler gündeme geliyor. Bu da geleneksel kültürel altyapının çok yavaş değiştiğini, anneye ilişkin deneyimin hâlâ gelenekten kopmadığını, babayla ilgili deneyiminse çocuklar üzerinden dönüştürülmeye çalışıldığını ve yaşanan ikilemlerin erkeklerin kendi esleri ile ilişkilere de yansıdığını gösteriyor. - Hale Bolak Boratav, Güler Okman Fisek, Hande Eslen Ziya

 

 

 

8. Erkeklik İmkansız İktidar

Serpil Sancar 

Metis Yayınevi

 

Erkeklik, bugüne kadar, hakkında konuşulan, ama politik, ideolojik ve akademik olarak fazla irdelenmemiş bir konu olmaya devam etmiştir. Serpil Sancar araştırmasında Türkiye'deki farklı erkeklik deneyimlerinin arkasındaki özgünlükleri açıklayan bir çerçeve sunmaya çalışıyor. Değişik toplumsal kesimlerden, farklı farklı yaşam deneyimlerine sahip erkeklerle yapılan yüz yüze görüşmelerden elde edilen verileri yorumlayarak, farklı erkekliklerin toplumsal inşaları hakkında sözü olan bir kitap ortaya çıkarıyor. Erkeklik: İmkansız İktidar, Türkiye'de erkeklik deneyimleri ile toplumsal iktidar ilişkilerinin iç içe geçtiği rotaları, alanları ve tarzları görmeye çalışıyor ve eril tahakkümün inşa edildiği iktidar süreçlerini doğallaştıran, "kaçınılmaz" görülen ilişkilerin doğasını keşfetmeyi amaçlıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

9. Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti

Serpil Sancar

İletişim Yayınları

Eril modernleşmenin önemli bir boyutu, yeni modern kadın temsillerini cinsiyetsizleştirmesidir. Muhafazakâr modernleşme gözlüğünden bakınca, kadınların cinsel ahlak açısından yargılanamayacakları bir aseksüel kamunun varlığı gerekliydi. Muhafazakâr modernleşmenin kabul ettiği kamusal kadınlık çoğu aristokratik gelenekte olduğu gibi kadınları cinsellik sahibi olarak değil toplumsal gelişime adanmış, cinsiyetsiz bedenler olarak konumlandı. Toplumsal amaçlar için seferber edilecek sosyal kimlikler inşa edebilme (ve erkek odaklı cinsiyet rejimlerinin otoriter siyasal rejimlerle eklemlenme) stratejisi olarak bu tarzın başarılı bir örneği de Türkiye'de yaşandı.

Serpil Sancar, tarihsel olarak kadınların dışlandığı, cinsiyetçi politikaların belirginleştiği ve cinsel ahlakın sınırlarının çizildiği bir tarih anlatıyor bize. Feminist bir tarih okuması bu. Yazar, muhafazakâr modernleşmenin paranoyalarını ve orta sınıf Türk ailesinin nasıl inşa edildiğini tartışıyor. Beklentiler ve hayal kırıklıkları, şikâyet ve serzenişleri resmediyor. Cumhuriyet'in inşasında kadınlar nasıl bir rol aldılar? Neleri tartıştılar? Nasıl tartışıldılar? Ulus-devlet sürecinde, kanonik anlatılarda kadının işlevi neydi? Kadınlar milli davalara nasıl dahil oldular? Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti, Türkiye feminizmi ve kadın çalışmalarıyla ilgili en kapsamlı çalışmalardan birisi.

 

 

 

 

 

 

 

 

10.  Demokrasinin Cinsiyeti

Anne Phillips

Metis Yayınevi

Çevirmen: Alev Türker

Liberal olsun, cumhuriyetçi olsun, bu yüzyıla damgasını vuran demokrasi anlayışlarının temeli erkektir. Cinsiyetten arınmış gibi sunulan "insan" ve "birey" kavramları kuramda da, pratikte de erkeğe işaret eder. Feminizm bu aldatmacaya meydan okudu; politikanın alanı sayılan kamusal alanla, politika dışı tutulan özel alan arasındaki sınırları sorguladı. "Özel olan politiktir" savıyla, en azından kuramsal düzeyde demokrasinin alanının genişlemesine çok önemli bir katkıda bulundu.

Ama pratikte nereye varıldı? Demokrasi, toplumsal cinsiyet olarak kadınları da içerecek şekilde dönüştürülebilir mi? Anne Phillips, farklı demokrasi anlayışları ve alternatif politikaların kadınları nasıl konumladığını sergiliyor. Biçimsel eşitlik ile toplumsal eşitlik, temsil ile doğrudan katılım kavramları arasındaki gerilimi tartışıyor. "Heterojenliği ve farklılığı tanıyabilen, ama her birimizi yalnızca bir yönle tanımlayan bir özcülüğe teslim olmayan, yeni bir politik dil bulmak zorundayız," diyor.

 

 

 

 

 

 

 

             

 

 

 

 

 

 

 

Fotoğraflar
Videolar