Evden Çıkmak Zamanı - Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak) Sergisi Üzerine

Gözde Mimiko Türkkan, Deniz Gül, Monica Papi, Volkan Aslan ve Tolga Balcı’nın eserlerinden oluşan Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak), izleyicisini bilincin odalarında meditatif yolculuklara çıkarıyor. Bilinçaltı ve bilinçdışına yapılan ziyaretlerin izlerini sürüyor; uyku ile rüya, gerçek ile deneyimlerin kıyılarında ziyaretçiler varlığa ilişkin yeni bir deneyim paylaşıyorlar. Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak) Sergisi, gösterimdeki son haftasını yaşarken serginin küratörü, Monitor’un kurucusu Nursaç SARGON ile bu değerli ve ilgi çekici sergiyi ve ayrıca Monitor’u konuştuk.

İzmir.Art 15 Aralık 2022

Evden Çıkmak Zamanı - Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak) Sergisi Üzerine

Gözde Mimiko Türkkan, Deniz Gül, Monica Papi, Volkan Aslan ve Tolga Balcı’nın eserlerinden oluşan Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak), izleyicisini bilincin odalarında  meditatif yolculuklara çıkarıyor. Bilinçaltı ve bilinçdışına yapılan ziyaretlerin izlerini sürüyor; uyku ile  rüya, gerçek ile deneyimlerin kıyılarında ziyaretçiler varlığa ilişkin yeni bir deneyim paylaşıyorlar. 

Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak) Sergisi, gösterimdeki son haftası yaşarken serginin hazırlayıcısı Monitor’un kurucusu Nursaç SARGON ile bu değerli ve ilgi çekici sergiyi ve ayrıca Monitor’u  konuştuk.

İzmir.Art: Umutsuzluğun Antaios’unun ardından bu yıl İzmir’de hazırlanan ikinci proje oldu Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak). Sergi nasıl bir hazırlık süreci geçirdi?  Beş değerli sanatçı beş çarpıcı eser ve tabi Monitor … Bu sergi kapsamında sizler nasıl bir araya geldiniz? Öyküyü, sergideki çalışmaları ve sanatçıları sizlerden dinlemek isteriz?

Nursaç SARGON

Nursaç Sargon: 2022’de İzmir’de yaptığımız iki serginin fikri de pandemi döneminde ortaya çıkmıştı. “Umutsuzluğun Antaios’u” temel bir meseleyi gündemine alarak yavaşlamayı öğütlüyordu. Sergi, yavaşlayıp doğanın akışıyla bir ilerlemeyi yeni karşılaşmalar yaratmanın ve dünyaya yitirdiği anlamı yeniden kazandırmanın ön koşulu olarak ele alıyordu. “Umutsuzluğun Antaios’u”, “Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak)” ve arkasından gelecek birçok sergiyi besleyecek bir fikri savunuyordu. Dünyadaki baskın yıkıcı hıza karşı şeylere özenle yaklaşmanın ortaya çıkaracaklarını keşfetmek istiyordu. “Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak)” sergisi de böyle bir keşif duygusuyla ilgileniyor. Fakat bu kez merak edilen, içsel dünyada ulaşılabilecek olan yer. Sergide Deniz Gül, Gözde Mimiko Türkkan, Monica Papi ve Volkan Aslan’ın video çalışmaları, Tolga Balcı’nın ise ses yerleştirmesi bulunuyor. 

İzleyici, tarihi köşkün bahçe kapısından girip merdivenden çıkıyor ve eve giriş kapısına yaklaştığında sesler duymaya başlıyor. Bu ses Tolga Balcı’nın “Cephe Kavakları” isimli ses yerleştirmesine ait. Balcı’nın oğlu Elvan’ın ses kayıtları üzerinden şekillendirdiği bu çalışmada Elvan’ın hâyâli arkadaşları ve düşsel mekânları, uyuyan gece yarısının söyleyebileceklerini dile getiriyor. “Cephe Kavakları” izleyiciyi karşıladıktan sonra mekânın derinliklerine yayılmaya devam ediyor. Eve girildiğinde karşılaşılan bir diğer çalışma ise Deniz Gül’ün “Altın Toz” isimli video çalışması.  “Altın Toz” evlerin, kimi zaman insanların yok olup yerine yeni yaşam biçimlerinin inşa edildiği düzenin ve her geçen gün daha çok yıkıma maruz kalan şehrin unutmaya dayalı yanından doğuyor. Bu çalışma, görüş açısını yitirmeye razı gelip toz bulutunun içinde olup biteni izlemenin, yere köklenirken gökle temasa geçme yolunda yardımcı olup olamayacağını sorguluyor. Bir sonraki çalışma, Gözde Mimiko Türkkan’a ait. Sanatçı, “Innergy / Watery Incantations” isimli çalışmasında, uykuya dalmadan hemen önce anlatılan masalların izinden giderek kadim bilgilerin taşıyıcısı suyun hikâyesinden kesitler sunuyor. Bu çalışmayla Türkkan, suyun hafızası üzerinden bilincin derinliklerini sorguluyor. Birkaç basamak çıkıp koridorda ilerlediğimizde karşılıklı iki odanın birinde Monica Papi’nin çalışması yer alıyor. “Anapnoi” başlığı altında Gerhard Rühm’ün “Nefes Şiiri” çalışmasına nazire olarak performatif bir video çalışması üreten Papi, nefes alıp verişin harekete geçirdiklerini, boşluk kavramını devre dışı tutarak tanımlıyor. Son odada ise izleyiciyi Volkan Aslan’ın “Huzur” ve “Aşk” başlıklarını taşıyan iki video çalışması karşılıyor. Ateş metaforunu merkezine alan bu çalışmalarda porselen bibloların sakince yanıp yok olmayışı, büyülü ateş karşısında dayanıklı bir şekilde durup aydınlanmanın ön koşulunu sağlayan ruhları anımsatıyor. 

Deniz Gül, Altın Toz / Stardust, 2016, Video, 4’35”

İzmir.Art: Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak)  izleyicisine neyi anlatıyor?

N.S.:  "Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak)” sergisi izleyiciye, “çocukluğumuzun geçtiği odaya geri dönüp uykuya dalsaydık neler açığa çıkardı?” sorusunu yöneltiyor. Sergiyi özetlediğini düşündüğüm bu soru bir şey anlatmaktan çok bir davet gibi. Rüyalarda zamanın doğrusal olmadığı söylenmesine rağmen algımız onu düzene sokacak şekilde işliyor. Sergi, algının ulaşabileceği derinlikleri merak ediyor. Ben diye tanımladığımız kişiliğimizin oluştuğu yere geri dönüp izleyiciyi orada olup bitene bakmaya davet ediyor. 

İzmir.Art: Sergiye  ev sahipliği yapan mekân eski bir konak, tarihi bir Levanten konağı Mainetti Köşkü ya da çokça bilinen ismiyle Maltass Köşkü. Bu bölgede bulunan pek çok  tarihi yapı gibi gelişlere, gidişlere;  kopmalara, birleşmelere; değişimlere, yeni başlangıçlara tanıklık etmiş mimari bir eser. Peki, binanın ve muhitin kendisi serginin neresinde konumlandırırsınız?

Volkan Aslan, Huzur / Serenity, 2022 HD Video, Sessiz, Sonsuz Döngü - Aşk / Lovebirds, 2022 HD Video, Sessiz, Sonsuz döngü

N.S.: Monitor’un 2018 yılında kurulduğu zamandan bugüne göçebe yapıda ilerlemesinin iki sebebi var. Bunlardan biri kâr amacı gütmeyen bir oluşum olarak sürdürülebilirliği sağlamak bir diğeri ise serginin yaratıcı sürecine mekânı dahil etmek. Pandemide dijital mecrada gerçekleştirmek zorunda kaldığımız sergiler dışında bugüne kadar mekân, Monitor’un en çok önemsediği konulardan biri oldu. Serginin kavramsal yapısını destekleyen mekânlar bulup sergileme alanına dönüştürmek, Monitor’un kimliğinin vazgeçilmez unsuru hâline geldi. “Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak)” sergisinin ihtiyacı olan, hafızaya sahip bir evdi. Mainetti Köşkü, hem terk edilmiş hem de içeri girildiğinde gideli o kadar da uzun zaman olmamış hissini uyandırıyordu. Bayetav Sanat’ın mekân desteğiyle sergiyi burada yapma şansı bulduk. Evin içsel dünyayı anlama yolundaki yeri gibi muhit de kent kimliğini hatırlamak için önemli bir yere sahip. Bugün yaşadığımız kent, hafızası ve onu oluşturan unsurlardan ayrı düşünülemeyecek bir yer. 

 

İzmir.Art: Bayetav,  SAHA Derneği, Fiksatif bu projeye destek veren yapılar/kurumlar? Nasıl işbirlikleri oldu ve sergiye neler kattılar?

N.S.: Sergi, SAHA Derneği’nin bağımsız sanat inisiyatiflerinin sürdürülebilirliğine yönelik fonu, Bayetav Sanat’ın mekân ve Fiksatif’in kurulum desteğiyle gerçekleşti. Farklı yapılardan gelen destek inisiyatiflerin sürdürülebilirliği konusunda önemli yere sahip. Son yıllarda İzmir dışından gelen destek yapıları kentteki kültür sanat alanını canlandırdı. Tüm bu gelişmelerin arada sırada görünen hareketlenmelere dönüşmemesi için kenti içerden besleyecek yapıların varlığına da ihtiyaç var. Bu anlamda Bayetav’ın kentteki önemli bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorum. 

Gözde Mimiko Türkkan, Innergy / Watery Incantations, 2021, 12’23, 3-channel 4K video, sound

İzmir.Art: Sergi son haftasına giriyor. İzleyici tarafından nasıl alımlandı sergi; izleyici ile nasıl bir ilişki kurdu?

N.S.: Monitor kentin farklı bölgelerinde, bazen alışık olmadığımız yerlerde yaptığı sergilerle izleyici çeşitliliğini geliştiriyor. “Büyüdüğümüz Ev (‘i geride bırakmak)”, sanırım bulunduğu konumdan dolayı, Monitor’un bugüne dek en çok ziyaret edilen sergisi oldu. Bu da bizim için oldukça mutluluk verici. 

Monica Papi, Anapnoi, 2021, 02’21’’, Full HD Video, sound

 

İzmir.Art: Monitor,  8. Çanakkale Bienali’ndeydi. Nasıl bir tecrübeydi Çanakkale’de olmak? Monitor, bu bienalden kendisi ve İzmir kültür sanat yaşamı için neler topladı?

N.S.: Bir arada olma hâline odaklanan 8. Çanakkale Bienali’nde, bu edisyonun genel sanat yönetmeni Azra Tüzünoğlu ve CABININ’in davetiyle inisiyatiflerle işbirliği kuruldu. Antalya’dan ARE Projects, İstanbul’dan AVTO, Çanakkale’den Garp Sessions, Ankara’dan KA Atölye ve İzmir’den Monitor bienal kapsamında davet edilen inisiyatiflerdi. Her inisiyatif, bienalin odaklandığı ana kavramdan yola çıkarak kendi programını oluşturdu. Monitor “Aktığı yerden büyüyen” başlığını taşıyan sergisinde Liliya Lifanova ve Cevdet Erek’in çalışmalarını bir araya getirdi. Senenin sadece belirli günlerinde ibadete açık olan Mekor Hayim Sinagogu’nda gerçekleştirilen sergi mekânın isminden ilhamla yaşamın kaynağından yola çıkarak şekillendi. Bugün tecrübe ettiğimiz, çeşitli sebeplerle akışına müdahale edilmiş dünyanın bir başka türlü varoluşunu düşleyen “Aktığı yerden büyüyen” başlıklı sergi, bir aradalığın insani yanından besleniyordu. “Aktığı yerden büyüyen” geçmişin sarsıntısı ve şimdinin kayıtsızlığı arasından “ötekinin iyileştirici eli”ni geleceğe uzatan hakikati bulmaya çalışıyordu. 2019 sonunda Corridor Project Space işbirliğiyle Amsterdam’da yaptığımız “The Sound of No-One Listening” sergisinden sonra “Aktığı yerden büyüyen” ile ikinci kez İzmir dışına çıkma olanağı bulduk. Her kentin dinamiği farklı tecrübeleri de beraberinde getiriyor. Çanakkale’de kapsamlı bir etkinliğin parçası olup ülkenin farklı yerlerinde benzer dürtülerle hareket eden oluşumlarla bir araya gelmek kıymetli ve umut vericiydi. 

İzmir.Art: Peki, son olarak 2022 yılının son günlerini yaşarken geçtiğimiz yıla şöyle dönüp bir bakacak olursak nasıl bir yıl oldu İzmir Kültür-Sanat yaşamı açısından?

N.S.: Pandemiden dolayı bir araya gelmekten çekindiğimiz zamanın ardından bu sene daha çok dışarı yayıldığımız bir yıl oldu. Farklı disiplinlerde üreten, düşünen birçok kültür - sanat aktörü için  birbirimizden beslenebileceğimiz bir zaman dilimiydi. 

 

Röportaj: Onur Eryeşil – İzmir.Art

 

 

 

 

Fotoğraflar
Videolar