İnsanlığın Sınırında, Edebiyatın Doruğunda: Dostoyevski ve Yeraltı İnsanı

“İnsanlığın sınırına Dostoyevski varamamışsa hiç kimse varamamıştır.” Anıl Yıldız, kaleme aldığı denemede, Dostoyevski Edebiyatı’nın ayırt edici özelliklerine, Yeraltı İnsanı’na, Dostoyevski – Cioran etkileşimine dair sorgulayıcı bir perspektif çizmektedir.

Anıl YILDIZ 10 Nisan 2023

Dostoyevski ve Yeraltı İnsanı

                                                                                                 Anıl Yıldız                                                                                                                                                   

 

“İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüzkarası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız.”

Dostoyevski – Yeraltından Notlar

Aziz olmak ile cani olmak arasında salınan Dostoyevski... 1863'te “Yeraltından Notlar”'ı yazdığı sırada önünde iki çıkış yolu vardı: delilik veya deha. Dostoyevski, bilinci kötürümleştiren gururu çözümleyerek ve Rene Girard'ın betimlemesiyle kendi kendini yaratmak için insan ve yazar olarak ufkunu daraltan estetik, psikolojik ve ruhsal biçimlerin tutsağı olmuş, yaşlı adamı öldürerek deli veya cani olma tehlikesinden kurtulmuş ve gururun psikanalizi'ni başarıyla yaparak deha'ya giden yolu açmıştır.

Dostoyevski poetikası, gururun, yeraltının, ötekiliğin derin ve estetik bir şekilde yaratılmasına dayanır. Dostoyevski bir sanatçı – yazar olarak Nietzsche, Cioran dahil pek çok kişiyi etkilemiştir. “Yeraltından Notlar” romanı bir modernite eleştirisi olarak da okunabilir. Yeraltı insanı, bu dünyanın yabancısıdır ve yeraltından insanlara seslenir. Onun varoluşu bizzat manifestodur. Dostoyevski’nin Yeraltı’na dair çözümlemeleri dahicedir. O, gururu ve kendini aşağı görmeyi çok iyi kavramış ve eserlerine yansıtmıştır. Cioran’ın belirtmesiyle, Dostoyevski sahiden de sınırı zorlamıştır.

Cioran, Shakespeare ve Dostoyevski'nin, insanların içine aziz ya da cani olamayışın pişmanlığını yerleştirdiğini yazmıştır. Bunu, iki farklı öz yıkım tavrı olarak nitelemiştir.

Dostoyevski... Cioran'ın ona biçtiği o inanılmaz payenin sahibi: 

"Cennetten kovulmadan önce Âdem'i tanıyan son insan Dostoyevski olmuştu..." 

"Onun pabuçlarının bağcıklarını çözmekten gurur duymayacak bir aziz var mı, emin değilim..."

Dostoyevski, bütün yeraltı insanlarının ruhunu sağaltan doktordur. Şölen sofrasından kovulup sesi kesilen Madun'un kendisini, onun kitaplarında bulabileceği yazarlardan biridir. Bütün ömrü yıkımlarla geçen alacakaranlığın düşünürü Cioran'ın, bozguncu ve yıkıcı Cioran'ın, edebiyatta ve filozof ötesi düşünüşte, etkilendiği en önemli düşünürdür.

Hermann Hesse, kendinden firarını, kendi ırmağının kenarında “Siddhartha” gibi arınmasını anlattığı romanlarıyla Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştı. Peki, kendinden firar eden ancak bunu yeterli bulmayan ve yukarıda bahsettiğimiz içindeki yaşlı adamı öldüren Dostoyevski'ye hangi ödül yeterli gelebilir? Ama Cioran'ın da belirttiği üzere Dostoyevski'yi azizleştirme çabamız boşuna, bu konuda hep başarısızlığa uğrayacağız.

“Ben hiç ağlamadım çünkü gözyaşlarım düşüncelere dönüştü. Ve düşünceler gözyaşları kadar acı vermez mi?” diye soran Cioran…

Dostoyevski, derin yarıklar açarak sancılı düşüncelere dönüşen o gözyaşlarının ağrısını “Yeraltından Notlar” şeklinde dökmeseydi kâğıda, delirseydi ve intihar etmeyi ciddi bir şekilde kafasına koysaydı, senin intihar etmeye karşı bulduğun ilginç çözümün işe yarar mıydı?

Sanmıyorum. İçindeki yaşlı adamı öldürmeyi başaran ve deha olan Dostoyevski, eğer bu girişiminde başarısız olsaydı intihar edebilirdi. Bu sadece bir tahmin, kurgudur elbette.

 "Bütün inançlar, ateşten bir kuşku çemberinden geçmeliler". Hangi türden olursa olsun inancın selamet formülüne dönüştüğü an, iktidar anlamında talihsiz bir kırılmadır. Dostoyevski'nin dahi geçirdiği inanç krizleri bir anlamda bu durumla alakalıdır. Dostoyevski de teodise konusunda kafa yordu. Bir anlamda yazarak bir nebze de olsa geçirdiği inanç krizlerinin, delirme veyahut cinayet ile sonuçlanmasını kendi açısından önledi. Ve tabii edebiyatın da gücüyle... Çünkü bu krizler Dostoyevski'nin edebiyatını da aynı zamanda besledi. Dostoyevski yukarıda bahsettiğimiz ateşten çemberi “Yeraltından Notlar” romanı ile oluşturmaya başladı.

Dostoyevski, binlerce yıllık o devasa düşünsel edebiyat ağacının en derindeki köklerinden biridir. Biz ise o ağacın yalnızca cılız, rüzgârda kolayca kırılabilecek, gövdeye bağlı ve ondan beslenen dallarıyız.

 

 

 

Fotoğraflar
Videolar
Yazar Profili
Anıl YILDIZ
Anıl YILDIZ

16 İçerik

Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Çeşitli yerlerde söyleşiler, sempozyumlar düzenledi, makaleleri yayınlandı. Edebiyat ve felsefe üzerine atölyeler düzenledi. Yayınlanmış 2 tane kitabı bulunmaktadır. Son yayınlanan çalışması “Alacakaranlık Edebiyatı” isimli bir deneme kitabıdır. İzmir’de sosyoloji, edebiyat, felsefe alanlarında çalışmalarını sürdürmektedir.

Yazar Profil Sayfası