Modern Edebiyatın Metinlerarasılık ile Dönüştürülmüş Kadını: Molly Bloom

İzmir.Art Açık Çağrı kapsamında gönderilen "Modern Edebiyatın Metinlerarasılık ile Dönüştürülmüş Kadını: Molly Bloom" başlıklı yazıda, James Joyce'nin kaleme aldığı eşsiz Ulysses’te, Homeros’un Odysseia’sındaki Penelope’nin dönüştürülmüş hali Molly Bloom üzerinden kadın - oluş'a dair çözümlemeler yer almaktadır.

İzmir.Art 2 Kasım 2022

Modern Edebiyatın Metinlerarasılık ile Dönüştürülmüş Kadını: Molly Bloom

Melih Sezgin

Metinlerarasılık, edebiyatın hemen her türünde kendini gösterebilir. Edebiyat alanında pek çok örneği olmasına rağmen metinlerarasılık terimi ilk olarak 1960'lı yıllarda Bulgar post-yapısalcı Julia Kristeva tarafından kullanılmıştır. Kristeva, bu teoriyi Mihail Bahtin'den etkilenerek oluşturmuş ve bu etkilenme farklı tür ve disiplinlerin bir araya getirilmesine katkı sağlamıştır. Teorik olarak, metinlerarasılık postmodernizm ile ilgilidir. Postmodernizm öncesi dönemde de farklı başlıklar altında bahsedilen metinlerarasılığın kuramsal varlığı, modern ve postmodern dönemlere dayanmaktadır. Metinlerarasılığa göre, her metin bir diğer metin ile ilişkilidir. Kristeva da bunu destekler, “Her metin bir göndermeler mozaiğinden oluşur.” (Kristeva 446) Kristeva’nın bahsetmiş olduğu göndermeler mozaiğine, okuyucu Ulysses’te çokça rastlar. Bu göndermeler mozaiğinde Homeros’un Odysseia’sı, Shakespere’in Hamlet’i ve daha pek çok eser yerlerini alır. Fakat Ulysses’i eşsiz kılan, bu göndermeler mozaiğinde yer alan metinlerin önce yapısöküme uğratılması, ardından da farklı teknikler ile başka bir yapı haline dönüştürülmüş olmasıdır.

Joyce, edebiyat anlayışı ile modern edebiyat öncesindeki klasik değerleri yıkar. Bu yıkımlardan birini de “Penelope” bölümünde meydana gelir. Ulysses’te Homeros’un Odysseia’sındaki Penelope’nin dönüştürülmüş hali Molly Bloom’dur. Başlangıçta roman “İthaka” bölümüyle sona erecektir, ancak Frank Budgen’e yazdığı mektuplarda görülür ki Joyce, Leopold’u özgür ve sonsuz kılmak uğruna son cümleyi Molly’e ayırır (Joyce, Letters).  Meltem Gürle de bunu destekler “Bloom’u, ne kadar çabalasa da bir türlü kavrayamadığı dünyanın karşısında tek başına bırakmak istemiyor gibidir”. (Notos 20) 

Stuart Gilbert'e hazırladığı Ulysses şemasında, Joyce'un diğer bölümlerde olduğu gibi “Penelope” bölümünü de nasıl planladığını gösterir. Bu şemaya göre, saatle ilgili hiçbir somut kanıt yoktur; muhtemelen saat 02:00 sonrasıdır. Sahne bir yatağa dayanmaktadır, belirtilmiş organ tendir, bu bölümün sembolü yeryüzüdür ve tercih edilen teknik monolog kadındır. 

“Penelope” bölümü, “Evet” kelimesiyle başlar ve “Evet” ile biter. Joyce bunu elbette belirli bir niyete yönelik yapmıştır. Frank Budgen'e göre, Joyce dünyayı bu şekilde onaylamaktadır. Joyce, sıradan bir insanın hayatı hakkında yazdığını düşünerek romanı yazar. Bu nedenle, dünyayı bu sıradan insanın gözünden onaylama eğilimindedir. Hem Joyce hem de Leopold uzlaşma eğilimindedir. Leopold kendini hem herkes hem de hiç kimse olarak görür. Başka bir erkek tarafından aldatıldığını düşünmesine rağmen, yatağa geldiğinde Molly'i kalçasından öper. Bu anlamda Joyce'un “Penelope” bölümünü yazma amacı, Leopold’un çeşitli eylemleriyle onaylanır. 

Joyce'a göre kadınlar dünyayı ve kontrol gücünü temsil eder; romanın “İthaka” bölümüyle bitmemesinin nedenlerinden biri de budur. Elbette Leopold’un sonsuzluk pasaportu başka birinin son cümlesi ile de sağlanabilecekken; Joyce açıkça Molly’i seçer. “Penelope” bölümüne kadar romanda isimsiz anlatıcılar olsa da romanın atmosferi erkekliğe dayanır. “Penelope” bölümünde bu duvar Joyce'un kendisi tarafından yıkılır. Bu sayede Leopold, huzur içinde sonsuzluğa Molly aracılığı ile ulaştırılır. Bölüm boyunca, Molly'nin bilinç akışı, hayatı boyunca cinselliğe nasıl yaklaştığını gözler önüne serer. Evet, Molly Penelope'nin yeniden yazılmış bir karakteridir ama aynı zamanda ötesidir. Aynı zamanda Chaucer'ın, Canterbury Hikâyeleri’ndekiBath’lı Kadınını da bir bakıma yansıtır. Bath’lı Kadına göre, kadınların erkekler üzerinde en çok arzu ettikleri şey hakimiyet ve otoritedir. Tıpkı Bath’lı Kadın gibi, Molly Bloom da erkekler üzerinde hakimiyet kurmayı içten içe istemektedir. 

Molly’nin aksine, kocasını beklemekte olan Penelope ise evliliğini korumaya ve sürdürmeye çalışmaktadır. Kocasını beklediği süre zarfında, kendisiyle evlenmek isteyen görücüleriyle evlenmek istemez ve evliliğine süre kazandırabilmek uğruna onları oyalar. Laertes için ördüğü kefenin bitmesini bekleyen görücüleri, bir türlü amaçlarına ulaşamazlar. Bunun sebebi ise Penelope’nin gün ışığında ördüğü kefeni, gece çözmesidir. Penelope, bir şekilde kocasının İthaka'ya geri döneceğini hisseder ve nitekim haklı çıkar. Göstermiş olduğu sadakati ve sabrı sayesinde evliliğini korumayı da başarır. 

“Penelope” bölümü boyunca Molly'nin “Proustvari” anları okuyucuya aktarılır. İlk cümlede, Leopold’un kendisine kahvaltı servisi talebinden bahseder. Daha sonra, evlerinde bir hizmetçi tarafından aldatıldığını düşünür ve buna nasıl tepki verdiğinden bahseder: “…ya o gidiyor bu evden dedim ya da ben…” (Ulysses 710) Sonra zihni Boylan'a kayar. Onu düşünmeye koyulur. İkinci cümlede Boylan'ın ayaklarını ne kadar sevdiğini düşünmeye başlar. Sonra tenor Bartell D'Arcy'yi, Teğmen Gardner'ı ve Boer War'ı düşünür. Ancak üçüncü cümlede Molly göğüslerinden ve erkek cinsel organına olan arzusundan bahsetmeye başlar. Ayrıca Leopold işsizken yaptıklarından da bahseder. Ona göre, Leopold para kazanmak için ona çıplak modellik yapmasını tavsiye etmiştir. Trenin sesiyle Cebelitarık'ta yaşanan anılarına geri döner. Bayan Stanhope'u ve ona verdiği hediyeyi hatırlar. Bayan Stanhope ve kocası Cebelitarık'tan ayrıldığında; Molly kendini yalnız hissedecektir. Beşinci cümlede, Teğmen Mulvey'den gelen ilk aşk mektubunu hatırlar. Altıncı cümlede Molly, Milly'nin gençliğinden bahseder. Milly olmadan kendini iyi hissetmez; ancak kızının gençliğini içten içe kıskanır. Muhtemelen Milly'nin gençliği, Molly'nin ikinci kez yaşayamayacağı gençliğini sembolize eder. Ayrıca Milly'nin onu öpmesine izin vermemesinden de bahseder. Sonra tekrar erken cinsel deneyimlerini hatırlar. Ardından da kadın olmanın zorluklarından bahseder. Bekaret bunlardan biridir. Bakirelik hakkında şöyle diyor: “… bir de illa yatakta bir leke görmek isterler o zaman anlayacaklar işte sen bakireymişsin onlara sunmuşsun kendini tek dertleri bu onlar da az salak değil yani dul olabilirsin 40 kere boşanmış olabilirsin birazcık kırmızı mürekkep damlatsan yeter ya da azıcık böğürtlen suyu… (737)

Yedinci cümle, adetinin gecikmesiyle başlar. Önce korkmaya başlar, sonra Leopold ile ilk kez karşılaşmalarını hatırlar. Molly hala aldatılıp aldatılmadığını merak eder; ancak kendi fotoğrafının Leopold tarafından Stephen'a gösterildiğini fark eder. Stephen'ı hem cinsel hem de duygusal olarak hayal eder. Sonra, aniden ölen çocukları Rudy'yi hatırlar. Son cümlede Molly evliliklerini düşünür ve “… eğer şu dünyayı kadınlar idare etseydi çok daha iyi olacaktı…” diye ekler (745). Bu alıntıya göre Molly, Joyce'un ataerkilliğe muhalefetidir. Ona göre Leopold kalçasına asla sarılmaz ve öpmez. Molly, özellikle Rudy'nin ölümünün ardından sevilmek istemiştir. Aniden, aklıyla Leopold’a geri döner. Onunla cinsel ilişkiye girmek ister ama adet olduğunu hatırlar. Geçmişte, Lombard Caddesi'ndeyken Leopold, Molly'ye bir önlük verir ve şimdi bunu düşünür. Yarın erkenden Leopold’a bir bira ısmarlamak, Lipton's'tan kek ya da bir bitki almak niyetindedir. Anıları onu Howth tepesine götürür, Leopold’un “…güneş senin için ışıyor…” (749) sözlerini, öpücüklerini ve yine eşinin “…dağın çiçeği…”  (749) sözünü hatırlar. Ardından Leopold’un evlenme teklifi anını hatırlar ve eşine bir şans daha vermeye karar verir. Son cümlesinde Molly, “…evet dedim, evet isterim Evet.” (750) diyerek Leopold’u yeniden kabul etme niyetini ortaya koyar. Romanın son sözleri hem Molly hem de Lepold için kayıp cennetlerin geçmişte saklı olduğunun bir kanıtıdır; tüm gün süren yolculuğu boyunca karısını düşünen Leopold’un hem evliliği hem de sonsuzluk pasaportunun sağlayıcısı, modern Penelope, yani Molly Bloom’dan başkası değildir. Bu sayede okuyucu, kadının dönüştürücü ve karar verici etkisinin farkındadır. Romandaki ana çatışmalardan biri olan kadın-erkek ilişkisinde veya evlilik müessesesinde hem zehre hem panzehre sahip tek karakter Molly Bloom’dur. Leopold, Odysseus’un sahip olamadığı kahramanlık ve ataerki gücüne sahip olmayan, sıradan bir pasif modern erkek ana hatlarına sahipken; dönüştürülmüş Molly Bloom, Elizabeth Dönemi ve Victoria Dönemi kadınlarının aksine, okuyucuya gerçek bir kadının zihnini sunar. 

James Joyce; metinlerarasılık ile Penelope’den dönüştürdüğü Molly’i ve modern kadını, yalnızca üreme ve iffetini koruma gibi performans ve normların dışına çıkarır ve bunu yaparak yalnızca Leopold’u değil, aynı zamanda Molly’e ve modern kadına da sonsuzluk pasaportunu sunar.

Kaynaklar

Joyce, James. Ulysses. İstanbul: Norgunk, 2021.

Kiberd, Declan. Ulysses and us: the art of everyday living. London: Faber and Faber, 2009.

Kristeva, Julia. “Narration et Transformation,” Semiotica 1, 1969.

Gürle, Meltem. İthaka: Ulysses’I Eve Dönüş Hikayesi Olarak Okumak. İstanbul: Notos Dergi, Haziran-Temmuz 2017.

Blamires, Harry. The New Bloomsday Book: A Gıide Through Ulysses. New York- London: Routledge, 1996. 

Homeros. Odysseia. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2021.

https://www.ulyssesguide.com/

Melih Sezgin - Özgeçmiş

1999’da İzmir’de doğdum. 2022’de Manisa Celal Bayar Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü tamamladım. Çocukluğumdan bu yana edebiyata olan yoğun ilgim, aşığı olduğum İzmir ile bütünleşince kendimi yazma uğraşı içerisinde buldum. Şu sıralar “Hayatın Koordinatları” dosyam ile İzmir’de geçecek bir roman üzerine çalışmaktayım. 

 

 

 

Fotoğraflar
Videolar