Olimposlu Tanrılar Ziyafette: Yemeğin, Şölenin Ve Sanatın İzinde
Antropomorfik ya da insan biçimcilik olarak tanımlanan bu tanrılar evreninde, Olimpos tanrıları insanlara özgü duyguları, tutkuları ve alışkanlıklarıyla da bilinir. Daha çok insanüstü ve efsanevi güçleriyle duyduğumuz Yunan tanrı ve tanrıçaları aslında pek çok insani kişilik özelliklerine sahiptir; insanlar gibi konuşur, öfkelenir hatta acıkır, yemek yerler.
Yunan mitolojisi, tanrıları insansı özellikleriyle tanımlanan, çok katmanlı bir inanç evrenidir. Antropomorfik ya da insan biçimcilik olarak tanımlanan bu tanrılar evreninde, Olimpos tanrıları insanlara özgü duyguları, tutkuları ve alışkanlıklarıyla da bilinir. Daha çok insanüstü ve efsanevi güçleriyle duyduğumuz Yunan tanrı ve tanrıçaları aslında pek çok insani kişilik özelliklerine sahiptir; insanlar gibi konuşur, öfkelenir hatta acıkır, yemek yerler. Olimpos tanrılarının yemekle olan bağı, ölümsüzlüklerini sürdürebilmek için tükettikleri özel içeceklerde belirginleşir; ayrıca, insanlar gibi ziyafetlere katılarak ve şenlikler düzenleyerek bu olguyu zenginleştirirler. Yemek ve içmek dendiğinde Olimpos tanrılarını nerelerde aramamız gerektiğini bu çalışmada sizlerle paylaşıyorum.
Ölümsüzlük İksiri Nektar ve Ambrosia
Tanrıların ölümsüzlüklerini korumak için içtikleri özel bir yiyecek veya yiyecek karışımından bahsedilir. Nektar ve ambrosia, efsanelerde tanrıların yiyeceği olarak geçer ve tam olarak ne olduğu bilinmemektedir. Pek çok eski efsanede birbirinin yerine kullanıldığı için tanımlanması zor olan nektar ve ambrosia ikilisinden nektar, bazı mitlerde içki, ambrosia ise yemek olarak karşımıza çıkarken, diğer mitlerde bunun tam tersi söz konusu olabilmektedir. Nektar genellikle bal ve meyveden yapılmış bir içecek olarak, ambrosia ise bal, meyve, zeytinyağı, peynir, arpa ve sudan yapılmış bir lapa olarak betimlenmiştir. Bazı inanışlara göre ambrosia, yeryüzünde yetişen ve insan yaşamını uzattığı düşünülen bir bitkidir. Antik çağlarda ambrosia, balla ilişkilendirilmiş ve tanrılara sunulan bir kutsal yiyecek olarak görülmüştür. Örneğin, Yunanlar ölüler için bal kekleri yapar ve yeraltı dünyasının üç başlı köpeği Kerberos’u beslemek için bu kekleri kullanırdı. Odysseus’un ise tanrılara bal ve süt kurban ettiği söylenir. İnsanlar genellikle Zeus’un Olimpos’ta tahtında otururken nektar ve ambrosia tükettiğini düşünmüştür (Andrews, 2000; 157).

Resim 1: Yaşlı Andrea Appiani, 1754-1817, Olimpos’ta Horae'ler tarafından taç giydirilen Jüpiter
Yaşlı Andrea Appiani’ye ait kompozisyonda gençlik ve canlılık tanrıçası Hebe, Zeus’a (Roma mitolojisinde Jüpiter) ölümsüzlük içeceğini sunarken tasvir edilmiştir. Tanrılar kralı Zeus’un, Horae (Saatler) tarafından taç giydirildiği sahnede, diğer Olimpos tanrıları sağ alt köşede izleyici olarak görülmektedir. Genellikle kanatlı ve genç bir kadın olarak tasvir edilen Hebe, tanrılara ölümsüzlük bahşeden ambrosia veya nektarı sunarken resmedilmiştir. Elindeki kupa veya çanak, onun bu özel rolünü simgeler. Hebe’nin ambrosia sunması, tanrıların ölümsüzlüğünün ve sürekli gençliğinin kaynağını vurgulamaktadır. Tablodaki Hebe figürü, Zeus’un yüceliği ile bağlantılı olarak, tanrıların görkemli ziyafetlerine hayat veren bir enerji ve uyum simgesidir.
Tüm Tanrıların İştirak Ettiği Olaylı Düğün: Peleus ve Thetis'in düğünü
Peleus ve Thetis'in düğünü, Yunan mitolojisindeki önemli efsanelerden biridir ve Troya Savaşı’na sebep olacak olaylar silsilesinin başlangıcını oluşturur. Su tanrıçası Thetis, Poseidon ve Zeus’un ilgisini çekmiş olsa da, kehanet gereği doğacak oğlunun babasından güçlü olacağı öğrenilince Zeus ve Poseidon onu ölümlü Teselya Kralı Peleus ile evlendirmeye karar verir. Thetis, Peleus’la evlenmek istemese de Kheiron’un çabalarıyla razı olur. Olimpos’ta düzenlenen düğüne tüm tanrılar davet edilirken kavga tanrıçası Eris çağrılmaz. Buna öfkelenen Eris, üzerine “En güzeline” yazdığı altın bir elmayı ortaya atar. Hera, Athena ve Aphrodite arasında başlayan güzellik yarışında yargıç olarak seçilen Paris, kendisine dünyanın en güzel kadını Helen’i vereceğini söyleyen Aphrodite’i seçer. Bu seçim, Thetis ve Peleus’un oğlu Akhilleus’un da içinde yer alacağı Troya Savaşı’na neden olacak olayları başlatır (Erhat, 2007; Cömert, 1980; Malaguzzi, 2008, s.33; museodelprado.es).

Resim 2:Thetis ve Peleus’un Düğünü, Jacob Jordaens, 1636-1638, Prado Müzesi, İspanya
Jacob Jordaens’in “Thetis ve Peleus’un Düğünü” adlı eserinde (Resim 2), Eris’in altın elmayı masaya atışı ve Hera, Athena, Aphrodite’in yarıştığı sahne tasvir edilmiştir. Sahnenin en sağında başlarında çelenkleriyle, Thetis ile Peleus resmedilmiştir. Afrodit vücudunu sergilerken Cupid onun bacaklarına sarılmakta; Athena ve Hera ise resmin merkezindeki elmaya uzanmaktadır. Kompozisyonun arka planında hilal diademiyle Artemis ve kanatlı şapkasıyla Hermes kolayca seçilmektedir. Bu eserde Jordaens, altın elmayı merkeze yerleştirirken, düğün sofrasını üzüm, incir ve limon gibi meyveler ve şarap kadehleriyle süslemiştir
Cupid ve Psyche’nin Düğün Sofrası
Aşkı temsil eden Cupid ve ruhu temsil eden Psyche’nin efsanesi, yüzyıllarca sanatın farklı dallarına ilham kaynağı olmuştur (Rak, 2011, s.83). Psyche, Miletos Kralı’nın en güzel kızıdır ve güzelliği, insanları ona Afrodit gibi tapmaya yöneltir. Bu durum, Afrodit’in tapınaklarının boşalmasına ve dolayısıyla da tanrıçanın öfkesine neden olur. Afrodit, oğlu Eros’u, Psyche’yi dünyanın en çirkin erkeğine âşık etmekle görevlendirir. Ancak Eros, Psyche’yi görünce ona âşık olur ve bir saraya yerleştirir. Geceleri Psyche’nin yanına gelen Eros, kimliğini açığa çıkarmamasını ister. Ancak Psyche, kız kardeşlerinin ısrarıyla Eros’un yüzünü bir kandille görmeye çalışır ve kazayla Eros’u yaralar. Eros, Psyche’yi terk eder ve iki âşık ayrı düşer. Afrodit, aşkını arayan Psyche’ye zorlu görevler verir; karıncalar, kartal ve kule gibi yardımcılardan destek alan Psyche bu görevleri tamamlar. Ancak açmaması tembihlenen bir kutuyu açtığında derin bir uykuya dalar. Eros onu bulur ve Zeus’tan yardım ister. Afrodit’i ikna eden Zeus, Cupid ile Psyche’nin Olimpos’ta tanrıların katıldığı bir düğünle evlenmesini sağlar (Erhat, 1969, s. 135-146).

Resim 3: Cupid ve Psyche’nin Düğünü, Giulio Romano, 1528, Mantua, Palazzo Te
Romano’nun bu düğüne ait eserinde, Eros ve şehvetli gelini Psyche’yi sarhoş misafirleriyle birlikte sağdaki evlilik kanepesinde uzanmış, dolgun bir yetişkin şeklinde tasvir etmiştir. Âşıklar, kanepelerinin üstünde bulunan bir amorinodan (amorino, Roma mitolojisinde Cupid’i temsil eden gürbüz erkek çocuğu figürüdür) evlilik çelenkleri almak için başlarını çevirirken görülmektedir. Çiftin solunda iki hizmetkâr onlara içecek servis ederken, kanepenin önünde uzanmış köpek figürü ise çiftin aşkını yansıtmaktadır. Masanın kenarında Bacchus kendini hoş altın ve gümüş tabakların sergilendiği bir masanın köşesinde zorlukla yukarı doğru tutunurken resmedilmiştir. Onun hemen arkasında Silenus ve anırmakta olan eşeği bulunmaktadır. Masanın diğer tarafında bulunan Apollon, düşünceli hali ile dikkat çekerken, lünetlerde ve tavanda bulunan görüntüler Cupid ve Psyche'nin hikâyesini ve Zeus’un fetihlerini, aşağıda görülen çıplak bedenlerin erotik yüklü görüşlerinin vurgulandığı benzer cinsel enerjiyle yansıtılmaktadır. Romano’nun eserinde bulunan birçok şey uzun, kıvrımlı çizgi ve zarif abartılarla birlikte örülmüş, hareketli ve erotik bir şekilde tasvir edilmiştir (Poaletti ve Radke, 2005, s.425-426). Romano eserinde mitolojik tanrılara, perilere, faunlara, satirlere ve egzotik hayvanlara yer vererek oldukça kalabalık, canlı ve ihtişamlı bir düğün sahnesi ortaya koymuştur.
Philemon ve Baucis’in Tebdil-i Kıyafet Tanrı Misafirleri
Bir gün Merkür ve Jüpiter insan kılığında Frigya’ya gider ve evlerin kapısını çalarak dinlenecek bir yer istediklerini söylerler. Herkes onlara kapılarını kapatırken Philemon ve Baucis adında yaşlı ve yoksul bir çift onları nezaketle evlerine kabul eder. Yaşlı kadın akşam yemeği için ortaya bir masa koyar ve masayı taze nane ile siler. Ardından masaya yeşil ve siyah zeytin, sonbahar kızılcıklarından hazırlanmış şarap, kızarmış yumurta, turp, hindiba, bir parça peynir, kuru incir, ceviz, kuru meyve, hurma, elma ve üzümleri yerleştirir. Ancak garip bir durum vardır ki “sirkeye benzeyen” şarap içildikçe testideki şarap azalmaz ve yaşlı çift bu duruma şaşırır. Misafirlerinin tanrı olduğunu anlayan yaşlı çift misafirlere hazırlıksız yakalandıkları için tanrıya dua edip onları affetmesini dilerler ve evdeki tek hayvanları olan kazlarını akşam yemeği olarak kurban etmeye karar verirler. Çift kazı yakalamaya çalışırken kaz, evin misafirlerine sığınır. Merkür ve Jüpiter yaşlı çifte kazı kesmemelerini söyleyerek gerçek kimliklerini yani tanrı olduklarını onlara açıklarlar. Bulundukları bölgeyi oradaki insanların onlara karşı sergiledikleri tavırlardan ve inançsızlıklarından dolayı sular altında bırakacaklarını bu yüzden çiftin onlarla birlikte dağa gelmelerini söylerler. Dağa çıkıp arkalarına baktıklarında bir ev hariç her yerin sular altında kaldığını ve yıkıldığını görürler. Yıkılmayan tek çatı Bacucis ve Philemon’un evidir ve evleri bir tapınağa dönüşmüştür. Tanrılar çifte dönüp onlardan diledikleri şeyi sorduklarında çift tapınağın koruyucuları olarak rahip ve rahibe olmak istediklerini ve ölümün onları aynı anda bulmasını istediklerini söylerler. Dilekleri tanrılar tarafından gerçekleştirilir ve rahip ile rahibe olarak hayatlarına devam ederler. Yıllar sonra ölüm geldiğinde ise ikisi de ağaca dönüşür (Ovid Metamorphoses, 8.611-724).

Resim 4: Jüpiter ve Merkür Philemon ve Baucis'de, Peter Paul Rubens, 1620-1625, Kunsthistorisches Müzesi, Viyana, Avusturya
Peter Paul Rubens tarafından 1620-1625 yılları arasında tasvir edilen (Green, 2003, s.39), Baucis ve Philemon efsanesini konu alan esere (Resim 4) baktığımızda Merkür ve Jüpiter masanın sol tarafında yer alırken Philemon sağ tarafta oturmuş misafirlerini tanıma eğilimindedir. Baucis ise resmin ön tarafında yer alırken hikâyede yer aldığı gibi kazı yakalamaya çalışırken tasvir edilmektedir. Bu eserde Rubens’in, şarap mucizesinden ziyade kazın tanrılar için kurban edilmek amacıyla yakalanmaya çalışılması ve tanrının kuşu korumasına atıfta bulunduğu görülmektedir. Ancak Jüpiter’in elinde bulunan şarabın rengine bakıldığında hikâyede yer alan “sirkeye benzer” ifadesine vurgu yapıldığı düşünülmektedir. Masanın üstünde yer alan yiyeceklere bakıldığında sadece Ovid metinlerinde geçen meyvelere yer verildiği anlaşılmaktadır.
Şölene Damga Vuran Skandal: Priapos’un Utancı
Lapseki’nin büyük tanrısı Priapos, erkeklik organının büyüklüğüyle tanınır ve doğumu da bir efsaneye dayanır. Afrodit ve Zeus’un çocuğu olan Priapos, Hera’nın kıskançlığı nedeniyle sakat doğmuş ve kırlara terk edilmiştir. Bereketi simgeleyen Priapos, Dionysos alayına katılmış, Sirenler ve Satirlere benzediği için bu tanrılarla ilişkilendirilmiştir. Priapos’un en çok bilinen efsanesi, onun bir Bakkhos töreninde şarabı fazla kaçırıp Lotis adlı bir nemfe yaklaşması, ancak eşeğin anırmasıyla uyanan tanrı ve tanrıçaların kendisini utanç verici bir halde görüp alaya aldığı efsanedir (Erhat, 2007; 254).
Priapos’un alay konusu olduğu bu gece bir şölenle başlar ve bu şöleni en iyi şekilde yorumlayan eserlerden birisi Rönesans’ın Venedikli öncü ressamlarından biri olan Giovanni Bellini’ye aittir. Eserin en sağında Priapos, alay konusu olduğu durumda, sağ eliyle Lotis’in eteğini sıyırırken betimlenmiştir. Eserde karakterler soldan sağa doğru şu şekilde sıralanmıştır: şarap testisi taşıyan bir satir, elinde şarap fıçısı taşıyan turuncu kıyafetli Silenos; eşeğin önünde, genç kız görünümlü maviler içindeki şarap tanrısı Baküs; fıçının arkasında pembe kıyafetli ormanlar tanrısı Silvanus (Faunus); başında kaskı ve elinde yılanlı kadusesiyle oturan Merkür (Hermes); yanındaki siyah kartalıyla kolayca ayırt edilen ve elindeki şarabıyla Jüpiter (Zeus); Jupiter’in arkasında bulunan bir nemf ve bir satir; Jupiter’in sağında yeşil kıyafetli ve sağ eliyle çapkınlık yapan Neptün (Poseidon) ve Venüs (Afrodit); Neptün’ün arkasında flütünü üfleyen Pan, Pan’ın yanında iki nemf; Ceres (Demeter) ve yanında lir çalan Apollon (Akdeniz, 2017;22).

Resim 5: Giovanni Bellini, Tanrıların Ziyafeti (Feast of the Gods), yakl.1514-1529, National Gallery of Art, Washington DC.
Olimpos Tanrılarının şölen yaptığı bu efsanede, tanrıların ziyafet içeceği olarak şarap tükettikleri görülmektedir. Şarap öğesi, küçük Dionysos’un şarap decant ederken tasviri, Silenos’un belindeki şarap fıçısı ve Zeus’un elindeki şarap kadehi ile görünür kılınmıştır. Şölen sofrasında dikkat çeken bir diğer yiyecek öğesi ise Afrodit’in elinde ayva olduğunu tahmin ettiğimiz egzotik meyvedir. Poseidon’un yaramaz sağ eli ile tasvir edilmek istenen erotik sahne, afrodizyak olduğuna inanılan ayva meyvesi ile güçlendirilmiştir.
SONUÇ
Olimpos tanrılarının şölenleri, hem mitolojinin büyülü dünyasını hem de insana özgü duyguları bir arada sunar. Bu hikâyeler, tanrıların ölümsüzlük peşindeki ritüellerini, aşklarını, öfkelerini ve zaaflarını gözler önüne serer. Peleus ve Thetis’in düğünü, Cupid ve Psyche’nin aşkı, Philemon ile Baucis’in konukseverliği gibi efsaneler, hem insana hem tanrıya ait olan bu dünyayı bize daha yakın kılar.Sanat tarihi boyunca birçok ressam, bu hikâyeleri eserlerinde işleyerek mitolojinin görkemini yeniden yorumlamıştır. Şarap dolu kadehler, egzotik meyveler, donatılmış masalar ve dramatik sahnelerle donatılmış şölenler, tanrıların hem yüceliğini hem de insani yanlarını yansıtır.
KAYNAKÇA
Akdeniz, D. (2017). Resim Sanatında Gastronomi. Ankara: Gece Kitaplığı.
Andrews, T. (2000). Nectar and ambrosia: An encyclopedia of food in World mythology. ABC-Clio Inc.
Cömert, B. (1980). Mitoloji ve ikonografi.
Erhat, A. (1969). Mavi Anadolu. Ankara: Bilgi Basımevi
Erhat, A. (2007). Mitoloji sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Green, S. J. (2003). Collapsing Authority and “Arachnean” Gods in Ovid’s Baucis and Philemon (Met. 8.611-724) . Ramus, 32(01), 39–56.
Malaguzzi, S. (2008). Food and Feasting in Art. Los Angeles: Getty Publications.
Ovidius. (1994). Dönüşümler (İ.Z. Eyüboğlu, Çev.). Payel Yayınevi.
Paoletti, J. T., ve Radke, G. M. (2005). Art in Renaissance Italy. Laurence King Publishing.
Rak, Michele. (2011). From word to image: notes on the Renaissance reception of Apuleius’s Metamorphoses. EnFutre Pinheiro-Harrison, 2, 83-93.