Ornitoloji : Kadın ve Gözlem

19.Yüzyıl'da kadın ornitologlar tarafından resmedilen kuşlardan oluşan illüstrasyon sergisi ''Women Writing Birds'' hem bilimsel bir arşiv hem de kadın hareketinin farklı bir boyutu olma açısından izleyiciye doğadan gelen mirası anlatıyor.

Melis Marangoz 30 Mayıs 2022

Küratörlüğünü Clara Contreras Ameduri'nin üstlendiği Women Writing Birds sergisi 2020 yılında, beşeri bilimler ve çevre vatandaşlığının teşvik edilmesi amacıyla, EnviroCitizen ve AB ortaklığıyla ortaya çıktı.EnviroCitizen : Citizen Science For Environmental Citizenship : A Horizon 2020 Projesi,  Radboud Üniversitesi, Extremadura Üniversitesi, İsveç Ziraat Bilimleri Üniversitesi(Swedish University of Agricultural Sciences), New Europe College,Estonya Bilim Akademisi (The Estonian Academy of Sciences),  Kıbrıs Çevre Araştırma ve Eğitim Merkezi (Cyprus Center for Environmental Research and Education) ortaklığıyla hazırlandı.  

Bu sergi, bir spor dalı sayılan avcılığa, hayvanlara yönelik zulüm ve Victoria dönemi tahnitçilik modası nedeniyle kuş popülasyonunun azalmasını kınamak için ornitolojik faaliyetleri olan ABD'li öncü kuşbilimcilere odaklanıyor. Enviro Citizen ile ortak yürütülen proje içerisinde halk tabanlı bilim dalları olarak yer verilen konulardan birinin kuş gözlemciği olması, doğaya karşı olan sorumluluk bilincimizin dönem fark etmeksizin içimizde bir yerlerde olabileceğini de belirtmekte.

EnviroCitizen’a göre ‘Yurttaş Bilimi’, iyi bir bilim dalı yaratmanın yanı sıra daha büyük ve kapsayıcı bir potansiyele sahiptir. İlgi alanlarının keşfi ve eşitlikçi bir yapıya odaklanan bu proje; kuş gözlemciliğinin dünyadaki en uzun soluklu geleneksel yapıya sahip olduğunun altını çizmekle birlikte, bireylerin ve kolektif toplumun doğaya karşı olan sorumluğunu geliştirmeye yönelik daha bilinçli bir çevre yaratma çabasıdır aynı zamanda. 

Bilim odaklı, bilimin kalitesini konu edinen benzer projeler olsa da bu proje işlerin hem kalitesiyle hem de daha önceleri değinilmemiş ‘’vatandaş’’ kavramına ve kavramın tanımına da vurgu yapmaktadır. Bu gezegenin vatandaşı olma konusunu, göz ardı edilmiş kadınların bilim dünyasındaki yerine vurgu yaparak vatandaş bilimine farklı bir bakış açısı getiriyor. Projenin bir diğer amacı ise Kuş Gözlem Programı hazırlamak ve çok dilli eğitim veren okullarda da katılım oranını yükselmeyi hedefleyen halk tabanlı eğitimler yapmaktır. 

Serginin içeriğinin yansıttığı konulardan bahsetmek gerekirse;  

19.Yüzyıl'da Darwin'in Türlerin Kökeni(1859), doğa bilimi ve büyük bilimsel keşiflerin başlangıcı aynı zamanda örgütlü çevre aktivizminin de başlangıcı oldu.

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde, hayvan refahı için yapılan ilk hareketler, diğer nedenlerin yanı sıra: canlılığı, et endüstrisini ve tahnitçiliğin Viktorya modasına dâhil edilmesini, Viktorya döneminde kadının faaliyet alanlarının kısıtlanmasını ve kadını erkeklerce belirlenen toplumsal rolleri tereddütsüz kabul etmeye zorlamasını protesto etmiştir.

19.Yüzyıl, kadın tarihinin dönüşüm ve değişim noktası olarak kabul edilmektedir. Dünyada yaşanan zorlukların yanı sıra, 19.Yüzyıl’da kadınların akademik çalışma alanlarının darlığını düşünmek gerekirse, kadının ‘’nesne’’ olmaktan  ‘’özne’’ olmaya geçişi sancılı bir sürece yayılmıştır.  Değişen literatürün kabulü Batı’da gerçekleşen devrimin tüm yurttaşlara “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” vaadi, kadınlar için geçerli değildi. Kadın erkek eşitliğine ulaşmayı hedefleyen kitlesel devinim ise feminizmin temellerini gerek bilimsel camiada gerekse sosyo-kültürel tabanlarda atmıştır. 

Olivia Thorne Miller'ın  moda dünyasında kullanılan kuş tüyleri ve diğer hayvansal ürünler için yaptığı sert eleştiriler aslında, 19. yüzyılın başlarından itibaren kadını iyi bir eş ve anne olarak ev içine hapseden Victoria Dönemi doktrinleri, evlilik, hanımefendilik, hoşluk ve zarafet gibi kavramlar üzerine odaklanmıştır. Hem bir hayvan hakları koruyucusu hem de bir feminist olarak tanımlayabileceğimiz Miller, Victorya döneminin hak arayıcısı olan orta sınıf bir kadındı. Bu kalıptan kendini sıyırarak, adının Ornitolog olarak anılması yıllar süren bir çabanın eseridir. 



 

 


 Ornitolog kadınlar, erkek egemenliğinin devam ettiği akademik camiada tam anlamıyla yer bulamadığı için kuş incelemelerini edebiyatla birleştirerek protestolarına başladılar. Bu protestoların zaman içerisinde büyük bir seçkiye dönüşeceğinden kimsenin haberi yoktu elbette ki. O dönemde bu harekete katılan kadınların gözlemleri sırasında resmettiği illüstrasyonlardan derlenen bir yayın hazırlandı.

Doğa yazımının ve spesifik olarak bu bilimin bir alt dalının incelenmesi, akademik kurumlar dışında, çevre bilincini arttırmak ve alternatif bir bilimsel araştırma yöntemi oluşturmak anlamına da geliyordu. Açık havada kadınların liderliğinde yapılan gözlemler aynı zamanda canlıların hak mücadelesi konularına öncülük etmiştir. Bunun ilk örneği ise; doğa yazarlığı kategorisine giren ve bu alanda edebiyat eseri üreten ilk kadın olan Susan Fenimore Cooper, öncü doğa yazısıyla 20.yüzyıla kadar sürecek olan kadın liderliğindeki doğa aktivizminin de temellerini atmış oldu.

Susan Cooper, moda endüstrisi için kuşların toplu olarak katledilmesine dikkat çekerek, tahnitçiliğin ve tüylerin kadın şapkalarında kullanılmasını, bir moda objesine dönüşmesini eleştirerek, aktivist hareketi başlatmak için çeşitli dergilerde yazılar yayınlamıştır. Tükenmekte olan kuşların popülasyonuyla (varlık nüfusuyla) ilgili Appletons Dergisinde yayınladığı bir yazıda canlı türlerinin yaşam hakkına şu şekilde değinmiştir;

 

''Ölü kuşlar yuva kuramazlar; bizim sevincimiz ve kendi zevkleri için şarkı söyleyemezler; dilsizdirler, ama ne yazık ki, kurdeleler, çiçekler, meyveler, boncuklar ve böceklerle birlikte iğneye tutturulduklarında, moda onlara kullanmaları için değil, bir şapkanın üzerinde görünmeleri için bir isim veriyorken, karmaşık bir abartının içerisinde yalnızca güzel bir süs olarak kabul edilirler.''
                                                                              Birds Then and Now in Appletons' Journal: A Magazine of General Literature, Volume 4, No. 6 (June 1878) (Haziran 1878)

 

Susan Cooper gibi aktivizmini doğa gözlemlerine dayandıran bir başka kadın ornitolojist, Olive Thorne Miller takma ismiyle bilinen, Harriet Mann Miller’dır. Hevesli bir kuş gözlemcisi olan arkadaşı Sara A. Hubbard’ın desteği sayesinde 50 yaşında kuşları tanımaya başladı. Geç bir tanışma olmasına rağmen, bu alanda kendini doğru ifade etmiş, doğayla ilgili yazılıların herkes için erişilebilir ve anlaşılabilir olmasını istemişti… Öyle ki, bu konuda çocukların ve genç neslin de canlı türlerini tanıması için empatik bir yaklaşımla birlikte hayvanların yaşam biçimlerine ilişkin tasvirleri ve uzun cümleleri, karmaşık bilimsel sınıflandırmalardan arındırılmış ‘şeker kaplı bilgi hapları’ olarak okuyucuya aktarmıştır.

 

 

 

Olivia Thorne Miller'ın  Little Folks in Feathers and Fur kitabı gibi, Fannie Hardy'nin Bird Book (Kuş Kitabı) kitabı da çocukların merakını uyandırmak için tasarlandı. Büyüleyici çizimler, okuyucunun bu kanatlı canlılara karşı empatisini artırmak için eğlenceli biçimde, kuşların kendine özgü alışkanlıklarını göstererek, heyecan verici anekdotlarla iç içe geçmiştir. Bu kılavuz, çocukların doğa çalışmalarında ders kitapları yerine etkileşimli saha çalışmasının öneminin altını çizen, çevre eğitimine ilişkin oldukça modern öneriler içermektedir.

 

 

 

Miller, kuşların yararlı özelliklerini ve tohum yaymalarının tarım ekonomisi üzerindeki olumlu etkilerine vurgu yaparak, dönemin yaygın spor dalı olan avcılık nedeniyle kuş popülasyonunun tehlikede olduğunu dile getiren makaleler yazmıştır. Bu makalelerin bilimsel ve akademik çevrede kabul görmesi dışında hedeflediği şey, halkı bilinçlendirmek ve koruma çalışmalarını yaygınlaştırmak olmuştu.
 

1885’de Kuş Yolları (Bird Ways) ismiyle yayınlanan makalesinde, ‘’Bunlar Sizin Kardeşleriniz’’ başlıklı bir bölümünde, ‘’ Kişisel haz amaçlı muazzam katliamın ateşli bir eleştirisi… ya da hepsinden de kötüsü öldürme arzusunun tatmin edilişi…’’(203) noktasına dikkat çekerek, av sporlarının, tüy modasının ve et endüstrisinin zulmünü ortaya çıkarmak için her kuşun benzersiz bir kişiliği olduğunu belirtmiş, canlı türleri ve insan davranışı arasındaki çeşitli benzerliklere işaret etmiştir.

‘’Dünyadaki en mutlu tür olarak bilinen kuşlar, bizim sandığımızın aksine bizim yaşam konforu dediğimiz şeye sahip değildirler.‘’ 

                                                                                                                                                                                                  Olive Thorne Miller, The First Book of Birds, 1899
 


 

Tahnitçiliğe ve tüy ticaretinin moda nesnesine dönüşmesine karşı duran aktivist Florance Merriam Bailey, Amerikan Ornitologlar Birliği’nin ilk kadın üyesi olmasının yanı sıra, 19.Yüzyılın sonlarına doğru kamusal alanda kadınların yürüttüğü çalışmaların da sosyo-kültürel kabulünü desteklemiştir. Bailey’nin yazıları kuş gözlemciliğinin yanında kısa feminist yansımalar içeriyor, erkek ornitologlara atıfta bulunuyordu. Bunun en güçlü örneği ise, dönemin tüy ticaretine karşı, bu moda trendini ortadan kaldırmak için el ilanları dağıtması ve gazetelere mektuplar göndererek gerçekleştirdiği protestolar sonrasında Smith College Audubon Society’nin kurulması oldu. Bu dernekte genç kadınların bilimi öğrenmesi ve bu alanda öncülük etmeleri için çeşitli konferanslar düzenlenerek, türlerin korunmasına ilişkin adımlar atılmıştır. 


Ornitolog Graceanna Lewis, okuyucuların ve halkın doğayı daha iyi anlamasına yardımcı olmak için tasarladığı Natural History of Birds (Kuşların Doğal Tarihi,1868) kitabının ilk cildini yazdı. Buna ek olarak, kuşlara olan sevgisini ve kadın şapkalarındaki tüy kullanımını protesto ettiği The Lir Bird (Lir Kuşu, 1870) adlı makalesinde değinmiş, kuşların ve diğer canlı türlerinin korumasına yönelik faaliyetlerine devam etmiştir.

 

Lewis,  doğal dünyayı birbirine bağlı yaratıklardan oluşan karmaşık bir ağ olarak tanımlayarak, yaşam formlarının hayatta kalmak için birbirlerine nasıl bağlı olduğunu belirterek, evrimle olan ilişkisini, Hristiyan bakış açısından savunmuştur. Akıllı bir tasarım teorisini sürdürmesinin yanı sıra, bu düşünce, daha büyük bir ekosistemin ayrılmaz bir parçası olarak insan sorumluluğunun farkındalığını göstermektedir. Yazılarının feminist bir dernekte okunması, hayvanların korunmasının, katkıda bulunduğu bir hareket olan kadınların oy hakkı ve köleliğin kaldırılması gibi diğer ilerici nedenlerle nasıl bağlantılı olduğuna dikkat çekmektedir. 

19. yüzyıl başlarında yaşanan toplumsal dönüşümlerin kadın açısından en önemli kazanımı, fabrikalarla birlikte  ev ekonomisinin çökmesiyle;

   “işin kamusal dünyası evin özel dünyasından daha önce hiç olmadığı kadar” ayrılmıştır

   (Donovan, 1997, Feminist Teori. ss. 16-19).

Bahsi geçen Ornitolog kadınların hepsi, çalışmalarını durmaksızın dünyaya, çevrelerine, çocuklara, diğer kadınlara ve erkeklere katkı sunmak amacıyla, kendilerini tekrar tekrar var ederek ortaya çıkarmıştır. İşin içerisine feminizm girdiği için asıl amacından saptığı iddia edilse de, 19.yüzyıl şartları göz önüne alındığında, kabul görmemek, hatta kadınların girmesinin yasaklandığı akademik çevrede bir yer edinebilmek demek, önce kendi hakları için savaşmak demek oluyordu. Adaletsiz ve çelişkilerin olduğu o dönem için akademi camiasında kabul görmeyen kadın araştırmacılar, yaşadıkları zorlukları bir kenara bırakıp kendi yayınlarını hazırlamak için de çalışmalarını sürdürmüştür. Akademideki eril aklın ürettiği bilgiler dışında kabul görmeyen kadın çalışmacıların araştırmaları, 21.Yüzyıldaki eril düzenin dışına çıkmayı sonunda başarmış ve az da olsa ornitolog kadınlar bu bilim dalında görünürlük kazanmıştır.

18.Yüzyılın sonlarında örgütlenen ‘Mavi Çoraplar’ kadın hareketinin de 19.Yüzyıl konumunu düşünecek olursak Ornitologlarların bilim dalı içerisinde yer bulması ve akademik alanda isimlerinin geçmesi durumu yine kadın mücadelesinin bir eseridir. Mavi Çoraplar kadın hareketi, kadınların evden çıkıp buluştukları edebiyat toplantılarına, akademik tartışmaların yapıldığı, kadın devriminin eğitim içerisinde köklenmesi gerektiğini savunan bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. 

 Küresel anlamda birbirinden bağımsız hareket eden ve belki de birbirinden haberdar olmayan kitlelerin hem özgürce isimlerini duyurmaları hem de ‘erk’ aklın karar verdiği hanımefendilik rolünü görmezden gelerek yapmış oldukları çalışmaların bilim adına katkı sağlaması büyük yankı uyandırdı. Victorya döneminde kadınlar tarafından başlatılan, patriarkın ‘spor’ olarak nitelendirdiği düzene karşı yayımlanan propagandalar; türlerin yaşam hakkı savunması kapsamında büyük bir başkaldırıydı. Toplumsal anlamda eşit bir yer edinebilmek ve ev işleri dışında fen bilimleri alanında da kendi mücadelesini vermek farklı bir perspektiften de olsa kadın hareketinin gerçek bir hareket halinde olduğunu ve dinamik bir noktada olduğunun göstergesidir. 

Women Writing Birds sergisine dönecek olursak, Sosyal Bilimler alanına son derece katkı sağlayan bir çalışma olmasının yanı sıra çevre aktivizminin çıkış noktasını kuş bilimciler üzerinden görmek son derece şaşırtıcı ancak, en önemlisi, kuş gözlemciliği, çevre bilinci ve politik savunuculuk yolunda bir köprü oluşturdu. Aynı zamanda kadınların olması gerektiği yer olan ‘’ev’’in dışına çıkmaları, onların kamusal alana katılımlarını desteklemiş ve gelecek nesillerin yollarını açan bu kadınlar sayesinde,  kadınların doğa biliminde yer almalarının, akademik kabulün ve moda endüstrisinde kullanılan kuş tüylerinin nihai olarak yasaklanmasına büyük katkılar sunmuştur. 



 

 

Kaynaklar 

https://www.europeana.eu/en/exhibitions/women-writing-birds

https://www.envirocitizen.eu/women/women-writing-birds/

https://www.envirocitizen.eu/about/aboutproject/


 

Fotoğraflar
Videolar