Sanatçılar ve Köpekler: İlhamın Sadık Dostları

"Bir insan bir hayvanı gerçekten sevene kadar, ruhunun yarısı uykudadır." Anatole France

İzmir.Art 26 Ağustos 2024

Sanatçılar, çoğu zaman yalnız çalışarak kendi iç dünyalarına dalarlar ve bu süreçte dış dünyadan soyutlanırlar. Ancak, birçok sanatçının hayatında bu yalnızlığı paylaşan sadık dostları olmuştur: köpekler. Bu sevimli hayvanlar, yalnızca sanatçıların evcil hayvanları değil, aynı zamanda ilham kaynağı, arkadaş ve bazen de eserlerinin önemli bir parçası olarak sanat tarihinde yer almışlardır.

Köpekler, sanatçıların yaratıcı süreçlerinde derin bir rol oynar. Onlar, sessizce bir odanın köşesinde oturarak sanatçılarının yanında dururlar, kimi zaman bir fırça darbesiyle tabloların bir parçası haline gelirler. Köpeklerin sanatçıların yaşamlarına kattıkları enerji, sevgi ve huzur, eserlerinde de kendini gösterir. Sanatçı için köpeği, günlük yaşamın sadık bir tanığı, kimi zaman bir model, kimi zaman ise bir yoldaştır.

Pablo Picasso'nun sevgili köpeği Lump, sanatçının hayatında ve eserlerinde önemli bir yer tutar. Picasso'nun köpeğiyle olan ilişkisi, Lump'ın onun sanatında nasıl bir ilham kaynağı olduğunu gösterir. Nisan 1957'de fotoğrafçı David Douglas Duncan, arkadaşı Picasso'yu, sanatçının Güney Fransa'daki villası La Californie'de ziyaret etti. Dachshund cinsi köpeği Lump'ı da beraberinde getirdi ve aralarında bir aşk başladı. Picasso ve eşi Jacqueline, Lump ilk kez Picasso'yu gördüğünde öğle yemeği yiyorlardı. Kendine güvenen genç köpek hemen yanına yürüdü ve Duncan'ın her zaman "Maestro" diye bahsettiği adamın üzerine pençelerini koydu. Picasso aşağı baktı ve "Buenos dias, amigo!" dedi. Lump, Picasso'nun kollarına atladı ve ona bir öpücük verdi. Jacqueline şok olmuştu. Picasso'nun kendi köpekleri sık sık stüdyolarında olsa da Jacqueline, Picasso'nun köpeklerinin kucağına oturmasına izin verdiğini hiç görmemişti. Ancak Lump sıradan bir köpek değildi. Hemen kendini evinde hissetti ve bundan sonra düzenli bir ziyaretçisi oldu. Lump ve Picasso hayatlarının geri kalanında arkadaş kaldılar. Lump 1973'e kadar yaşadı ve 17 yaşına kadar yaşadı. Picasso on gün sonra öldü.

Lump, Pablo Picasso, 1957

"Lump sadece bir köpek değildi; o, bana hem huzur hem de neşe getiren sadık bir arkadaştı."

Pablo Picasso

 

William Hogarth, Britanya’nın en önemli ressamlarından biri olarak bilinir ve köpeği Trump, onun birçok eserinde görünür. Hogarth, Trump’ın sadakatini ve karizmasını kendi portresiyle yan yana yerleştirerek, köpeğini bir sembol haline getirmiştir. Hogarth, Trump’ın resimlerinde yer alması hakkında şöyle demiştir: "Trump, benimle birlikte olduğunda, sanki dünyadaki tüm sorunlar daha kolay çözülüyor gibi hissediyorum."

Painter and his Pug ,William Hogarth, 1745, Tate Müzesi


 

Modern sanatın önde gelen isimlerinden David Hockney, dachshund cinsi köpekleri Stanley ve Boodgie'yi sıklıkla resmetmiştir. Bu küçük köpekler, sanatçının iç dünyasında önemli bir yer edinmiş ve Hockney’in birçok eserine ilham kaynağı olmuştur. Hockney, Stanley hakkında şunları söylemiştir: "Onlar benim dünyamda sürekli bir neşe kaynağı; Stanley ve Boodgie olmadan bir gün bile düşünemiyorum."

Umutsuzca sevgi dolu bir şey çizmek istiyordum... Öyle bir sevgi kaybı hissediyordum ki bununla bir şekilde başa çıkmak istiyordum. En iyi arkadaşlarım Stanley ve Boodgie'yi çizdiğimi fark ettim. Onlar benimle yatıyor; ben her zaman burada onlarlayım. Ben olmadan hiçbir yere gitmiyorlar ve ben sadece ara sıra onları terk ediyorum. Onlar benim için küçük insanlar gibiler.

David Hockney

Boodgie and Stanley,  David Hockney, 1994

 

Frida Kahlo’nun Meksika’daki evinde, Xoloitzcuintli cinsi köpeği Mr. Xolotl sıkça görülürdü. Kahlo, bu köpeği sadece bir dost olarak değil, aynı zamanda Meksika kültürünün bir sembolü olarak da görüyordu. Mr. Xolotl, Kahlo'nun sanatında yer alarak hem kişisel hem de kültürel bir simge haline gelmiştir. Frida, köpeği hakkında "Xolotl, benim için sadece bir arkadaş değil; o, köklerime olan bağlılığımın bir sembolü" demiştir.

Frida Kahlo

 

İngiliz ressam Lucian Freud, sık sık köpekleriyle birlikte resim yapardı. Köpeği Pluto, onun birçok portresinde ve çizimlerinde yer almıştır. Freud, Pluto’nun ona nasıl ilham verdiğini şu şekilde dile getirmiştir: 

“Pluto'nun gözlerinde gördüğüm sadakat ve derinlik, hiçbir insan portresinde bulamadığım bir şeydi.”

 

Köpekler, sanatçılar için hem duygusal bir destek hem de sanatsal bir ilham kaynağı olmuştur. Onların varlığı, sanatçıların yaratıcı süreçlerinde bir denge unsuru olarak görev yapar. Ayrıca, köpeklerin sanat eserlerinde yer alması, izleyiciye sanatçının iç dünyası hakkında daha derin bir anlayış sunar. Köpeklerin sadakati, sevimliliği ve zaman zaman huysuzlukları, sanat eserlerinde farklı anlamlar kazanır ve eserleri daha insani ve samimi kılar.

Köpeklerin sanat eserlerinde bu kadar sık yer alması, onların insan hayatındaki vazgeçilmez yerini bir kez daha hatırlatır. Sanatçılar ve köpekleri arasındaki bu güçlü bağ, sadece bireysel bir dostluk öyküsü değil, aynı zamanda insan ve hayvan arasındaki kadim ilişkiyi gözler önüne seren evrensel bir hikayedir.


 

Köpek Parthenope'nin mezar taşı, M.S. 2-3, İstanbul Arkeoloji Müzesi

Romalı Anexeos, sevgili köpeği için yaptırdığı mezar steli ile dostluklarını tarihe geçirmeyi başarmış. Mezar taşında "Birlikte oynadığı köpek Parthenope'yi sahibi gömdü. Birlikte yaşadıkları mutluluğun teşekkürü olarak bunu yaptı. Karşılıklı sevginin ödülü vardır. Tıpkı bu köpeğinki gibi….'' yazılıdır.

Mezar taşındaki kitabede insanlara köpeğin ağzından da mesaj var: ''Sahibimin dostu olup bu mezarı hakkettim. Buna bakarak, hem seni hayattayken sevmeye hazır, hem de ölünce na’şına özen gösterecek faydalı dost bul"

 

Las Meninas, Diego Velázquez, 1656, Prado Müzesi

 

Portrait of an Extraordinary Musical Dog, Philip Reinagle, 1805, Paul Mellon Koleksiyonu

 

The Lion-Dog of Malta--The Last of His Tribe, Edwin Landseer - Thomas Landseer, 1844, Metropolitan Sanat Müzesi

 

A Limier Briquet Hound, Rosa Bonheurca, 1856, Metropolitan Sanat Müzesi

 

Dynamism of a Dog on a Leash, Giacomo Balla, 1912, Buffalo AKG Art Museum

 

Double Portrait, Lucian Freud, 1988-90, UBS Art Koleksiyonu, The Lucian Freud Archive

Bonus:  Mademoiselle Nobs, Pink Floyd, 1972, Live At Pompeii

Film yönetmeni Adrian Maben, Pink Floyd'un "Seamus" şarkısının canlı performansını (sözler olmadan ve "Mademoiselle Nobs" olarak yeniden adlandırılmış şekilde) filminde kaydetti. Şarkıyı yeniden oluşturmak için David Gilmour şarkı söylemek yerine harmonika çaldı ve Roger Waters, Gilmour'un Stratocaster gitarlarından birini çaldı. Sirk yönetmeni Joseph Bouglione'un kızı Madonna Bouglione'a ait olan Nobs adlı bir Borzoi (Rus Kurt Hounds), stüdyoya getirildi ve albüm versiyonundaki Seamus gibi uluma eşliğinde performans sergiledi. 

Kaynak: https://lewisartcafe.com/duncans-dog-meets-picasso/

Kaynak: https://www.arkeolojikhaber.com/haber-kopek-parthenopenin-mezar-tasi-1899/

Kaynak: https://www.thedavidhockneyfoundation.org/ 

 

Fotoğraflar
Videolar