Tarihin Peşinde: Rota İspanya!

İzmir’de 18 yıl önce kurulan 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’nin hikâyesi, denizin ve insanın mirası ile ilgili bilimsel çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Su altı arkeolojisi çalışmalarını sürdüren derneğin teknik ressamı, Mualla Erkurt ile Urla İskele’deki yerleşkede buluşarak yeni işleri ve yapılacak yolculuğu konuştuk.

İzmir.Art 28 Temmuz 2022

 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği İzmir'e Deniz Müzesi Kazandırmaya Hazırlanıyor

TARİHİN PEŞİNDE: ROTA İSPANYA!

İzmir’de 18 yıl önce kurulan 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’nin hikâyesi, denizin ve insanın mirası ile ilgili bilimsel çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Su altı arkeolojisi çalışmalarını sürdüren derneğin teknik ressamı, Mualla Erkurt ile Urla İskele’deki yerleşkede buluşarak yeni işleri ve yapılacak yolculuğu konuştuk.

Hafif bir imbatın eşliğinde kıyıda bulunan taşlara doğru yekinen masmavi sulara bakarak, burada neler yaptıklarını, pandemiye denk gelen ve Hippoi, at başlıklı tekne ile İspanya’ya yapılacak yolculuğu konuştuk. Çok önemli olan bir başka proje ise İzmir’in Kurtuluşu’nun 100’üncü yılında, 9 Eylül’de, bir deniz müzesinin temelinin atılması hazırlığı var. 

İzmir.Art: Bildiğimiz kadarıyla insanın hikayesi su ile başlıyor. Deniz ile kara karşılaştırıldığında arkeolojik alandaki çalışmalar açısından insanlığın mirası denizde daha mı korunaklı?

Mualla Erkurt: İnsan daha çok kara yapılı, kara insanlar için daha güvenilir gibi. Ama aslında deniz daha güvenli. Çünkü denizin kuralları çok belli. Biraz da anlıyorsanız çok büyük bir uyum içinde devam ettirebilirsiniz hayatınızı ama denizde ayrı bir kültür var. O kültüre sahip olunca denizle güzel yaşayabiliyorsunuz. Ama kara düşüncesi-fikriyle-kültürüyle denizde yaşanmaz. Denizin kendine göre çok farklı kuralları vardır. Onlara mutlaka uymanızı ister; uymazsanız da ne yapar eder sizi kendine uydurur.

İzmir.Art: Yöntem veya yapısal farklılıkları nelerdir?

Mualla ErkurtArkeolojide şöyle, deniz arkeolojisi daha zor bir alan. Mesela bir batığı çıkarmak; eskiden var olan bir deniz aracı nasıldı, nasıl imal edilip denizde yüzdürülürdü, bunlar daha zor ulaşılabilen bilgiler. Bu yüzden deniz arkeolojisi daha zor ve yorucu. Karaya göre aynı zamanda masraflı, çünkü suyun altına dalış yapıyorsunuz. Kara kazısını suyun altında yaptığınızı düşünün; kara kazısı daha bir kolay. Maliyetleriniz de fazla tabi. Maliyetler, zaman hepsini bir arada düşündüğünüzde karaya göre daha zor bir alandır.

“Bu Gemi Batar mı?”

İzmir.Art: Nasıl ayakta kalıyorsunuz maddi olarak? Çalışmalarınızı, projelerinizi nasıl sürdürüyorsunuz?

Mualla Erkurt: Bu yıl bizim 18'nci senemiz, 2004 yılında kurulduk. Tabi birçok sponsorumuz oluyor. Olacak da inşallah bundan sonra da. Birçok kurum, şirket, insan, çok yardım edenimiz var. Projelere göre sponsor arıyoruz. Zorlanmıyoruz diyemeyiz tabi ki zorlanıyoruz. Kısıtlı bütçelerle çalışıyoruz, bu koşullarda daha fazlasını yapamıyorsunuz. Ama umutluyuz. Mutlaka zaman içinde daha farklı anlayış olacaktır. Şu anda biraz yabancı geliyor insanlara denizaltı arkeolojisi. Mesela ilk sponsor arayışımızda, Uluburun Gemisi için çıktığımızda bize “bu batar mı?” diye sormuşlardı. Batacağını düşündüler o teknenin. Çünkü çok eski bir tekne ya. Üç bin yıl önceki bir tekneyi yapacak ve onunla yolculuk yapacaksınız. Ve ona destek istiyorsunuz. O zaman sponsor da batacakmış gibi hissediyor her halde ilk sordukları sorular da onlar oluyor. Bu anlamda da zor ve kısıtlı bir sponsorluk oluyordu.

İzmir.Art: Ama iyi bir referans oldu sonradan.

Mualla Erkurt: Zaman içinde hem sponsorların güveni arttı hem de bize bakış açıları olumlu anlamda değişmeye başladı. 

İzmir.Art: Önümüzdeki yıllara dair bir planlamanız var mı? Bu planlamanın önemimden söz eder misiniz?

Mualla Erkurt: Çalışmamızda kronolojik sıralama takibi yaptık. En eski tekneden günümüze kadar. 1800'lere kadar gelen bir zamanda, çok tipik özellikleri olan tekneleri yeniden hayata geçirme planımız vardı.

İzmir.Art: Bu teknelerin isimleri nelerdir? İsimleriyle beraber anlatır mısınız?

Mualla Erkurt: Uluburnu'yu Kibele'yi, Hipoi'u yaptık örneğin. Bir İyon ticaret teknesi yaptık. Küçük Roma kayıkları yaptık. Roma Tahıl Teknesi yaptık. Bunlar çok karakteristik, dönemlerini güzel anlatan teknelerdi. Şimdi de bir Akdeniz Kadırgası planımız var; yapacağız.

Akdeniz Kadırgası Baharda Suya İnecek

İzmir.Art: Akdeniz Kadırgası’nı Osmanlılar da kullanmış, değil mi?

Mualla Erkurt: Akdeniz Kadırgası’nı Osmanlılar da kullandı. Bunun dışında Venedikli, Cenevizli de, Cezayir de, İspanyol da kullandı. Çalışmalarımız devam ediyor. Suya indirmek için henüz zamanımız var. Görseline, tipine, modeline karar verildi. Bilimsel çalışmaları yapılıyor. Bu tekne nedir ne değildir. Nasıl, nerelerde kullanılmıştır? Hangi rotalarda yolculuklar yapmıştır? Onları yoğun bir şekilde araştırdık. Bu çalışmalar da ciddi bir zaman aldı tatbikî. Şu anda sağ olsunlar, Gemi Mühendisleri Odası ile beraber kadırganın planlarını çizme aşamasındayız. Sanırım önümüzdeki kış - bahar gibi başlanacağını tahmin ediyorum.

İzmir.Art: Hocam şu anda, canlandırma projelerinize bakıldığında, Kiklad tekneleri, Uluburun, Hipoi gemisi. Kronolojiniz ne kadar geriye gidiyor?

Mualla Erkurt: Şöyle bir kronoloji takip ettik: Biliyorsunuz, bilinen dünyanın en eski teknesi Uluburun teknesi. Kaş-Uluburun önlerinde batmış. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde içinden çıkan eserler sergileniyor. Biz de onun replikasını yaptık. Sağ olsun kazı başkanı bütün bilgileri aktardı bize; tekne nasıldır, nasıl olabilir. İçinden çıkan yüklerin ağırlığından tutun, her şeyi. Biz de gemi mühendisleriyle oturduk, biliyorsunuz bir de ikonografi var, çok önemli resimler, betimlemeler bunlar. Onları da değerlendirerek böyle gemi olabilir diye plan çizildi. O plan üzerinden imalatını yaptık ve onunla bir yolculuğa çıktık. Doğu Akdeniz'de. Daha sonra Foça-Marsilya projesi, 12 İyon kenti. Phokaialılar,  Pers istilasıyla göç ediyorlar ve bugünkü Marsilya'yı kuruyorlar. Bu çok önemli bir bilgi, biz de onu düşünerek bir İyon teknesi yaptık, bir İyon savaş teknesi. Yelkenli ve kürekli bir tekne. Onunla buradan Marsilya'ya bir yolculuk yaptık. Daha sonra Ankara Üniversitesi ile birlikte Kiklad teknelerini yaptık. O da çok önemli bir tekne; sadece ip ve tahta, ağaçla yapıldı. Tam bir terzi işçiliği gibi dikilerek yapıldı.

“Hiç Çivi Kullanılmadı”

Ardından Hipoi teknemizi yaptık, o da Akdeniz’de çok önemli. Fenikeliler çok önemli bir uygarlık. Günümüzden 2400 yıl önce yaşamış bir uygarlık, tüm Akdeniz’de büyük bir ticaret ağı kurmuşlar. Çok önemli karakteristiktir Hipoi teknesi, at başlı tekneleri var. Ondan yaptık. Tam pandemiye denk geldi, onunla yolculuk yapamadık. Önümüzdeki sene bir yolculuk planlıyoruz onunla. Hippos at demek,Eski Yunanca’da. 15 metrelik, yelkenli ve kürekli bir tekne. Hiç çivi kullanılmadı o teknenin yapımında ve çok hafif bir tekne oldu.

İzmir.Art: Rota nereye olacak, belirlediniz mi?

Mualla Erkurt: Evet belirledik. Rotamız İspanya inşallah. Çünkü Fenikeliler de Cebelitarık'a kadar gitmişler. Tüm Akdeniz'de ticaret yapmışlar bu Hipoi gemileriyle.

“Deniz Müzesi ile Taçlandıracağız”

İzmir.Art: Geçtiğimiz gün Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı Başkanı Oğuz Aydemir de İzmir’de bir deniz müzesinin kurulması gerektiğini dile getirmişti. Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?

Mualla Erkurt: Türkiye’de bir sivil deniz müzesi yok aslında askeri deniz müzesi var bildiğiniz gibi İstanbul Deniz Müzesi; ancak askeri bir müzedir. Hatta Türkiye’deki ilk askeri müzedir. İzmir çok önemli bir deniz kenti tabii 8500 yıllık tarihiyle.

İzmir.Art: İzmir’de bir deniz müzesinin kurulması için kimlerden destek bekliyorsunuz?

Mualla Erkurt: Çalışma yerimiz gerçekten çok büyük bir ilgi görüyor. Okullar ile çok güzel atölyeler yapıyoruz. Üniversiteliler tezlerini hazırlıyorlar; orada derslerini yapıyorlar. İlk, Ortaokul, liseli öğrencilerle tarih, arkeoloji atölyeleri yapıyoruz. Bu durumumuzu çok güzel bir şekilde aktarıp sonunda da bir deniz müzesi olacak şekilde ilerliyoruz. Çalışmalarımızın böyle bir merkeze evrilmesini amaçlıyoruz. Bizden sonraya da kalsın; neticede hepimiz ölümlüyüz. Kurumsal bir yer olsun. Herkesin faydalandığı, paylaştığı güzel bir yer haline gelsin. O çabalar içindeyiz. Sağ olsun Urla belediyemiz çok yardımcı oluyor. Bir yer tahsisi ihtimali var. Çok sayıda STK destekliyor. Biliyorsunuz bir de bu sene İzmir'in Kurtuluşu’nun, 9 Eylül,  100'ncü yılı. Belki bakarsınız bir güzel temel atma töreni yaparız 9 Eylül'de. Bunun için çok sıkı çalışıyoruz.

İzmir.Art: Yer tahsisi, belediyenin yardımcı olma çabaları gibi şartları göz önünde bulundurduğumuzda deniz müzesi oluşumu yaklaşık kaç yıl sürer?

Mualla Erkurt: Mali şartlar burada devreye giriyor.1 veya 1,5 sene gibi bir sürede bitirmek istiyoruz. Çok maliyetli işler yapmaya gerek yok zaten. Büyük binalara falan gerek yok. İzmir zaten mevsimsel olarak açık havaya çok uygun. Açık hava stantlarıyla tabii ki kapalı yerlerde olacaktır ama çok çabuk güzel bir şeyler yapılabileceğini umuyoruz. Bunun için yoğun çaba harcıyoruz. Amacımız bizden sonra da yeni nesiller buradan faydalansın.

İzmir.Art: Bir deniz kenti olan İzmir’de, genç nesillerin deniz kültürüne-müzeye ilgi duymaları için neler yapılmalı sizce hocam?

Mualla Erkurt: Biz, ilk dönem çok yolculuklarla ve proje çalışmaları ile geçtiği için pek bunları yapamadık. Son 10 senedir okullarla çalışıyoruz. Bütün okullar geliyor. Denizcilik terimlerinden tutun da, deniz hikâyelerine kadar. Yaptığımız projelerin anlatımları, deniz bağları, denizcilik düğümleri, deniz yemekleri, şarkıları… Çok hoşlarına gidiyor. Çok katılımcı oluyorlar gençler. Burada dalgalı bir denize sahibiz. Böyle dalgalı olmasa, küçük kayıklarımızla çocukları gezdirebilir; deniz aktiviteleriyle çocuklara çok şey sunabilirdik.

İzmir.Art: Yeni yapılacak yerde eğimler de düşünülüyor galiba gençlere yapılacak aktivitelerle beraber?

Mualla Erkurt: Evet açılması planlanan müzemizde, eğitimlerin de olmasını hedefliyoruz. 2005 yılında yaptığımız “İzmir Kayıkları” projemiz, çok başarılı olmuştu. Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi'nden çok değerli arkadaşlarımız başındaydı o projenin. Çok kısa sürede yüzlerce insan eğitim aldı, ücretsiz yelken, kürek kursları verildi. Benzer işlerle gençlere denizi, bu kültürel mirası kurumsal bir hafıza kurarak bırakmak istiyoruz.

İzmir.Art: Uzun zamandır burada sualtı arkeolojik çalışmalar yapıyorsunuz. Son ulaştığınız eserlerden-bulgulardan söze eder misiniz?

Mualla Erkurt:  Şu an 2 tane büyük kazımız var. Liman Tepe ve Klazomenai devam ediyor. Klazomenai’ı biliyorsunuz bir İyon kenti. Tabii yaşama dair çok güzel bir şey. Buralardan büyük heykeller, altınlar hep arkeolojide beklenir ama yaşama dair şeyler bulmak çok daha güzel ve önemlidir. Bu kazılarla birlikte Ege'nin deniz bağları ortaya çıkıyor. Adalarla, Anadolu’nun nasıl bir ilişkide olduğu görülüyor. Bunlarla ilgili belgeler ve eserler çıktığı için çok önemli kazılar bunlar.

İzmir.Art: Bu eserleri, belgeleri nasıl okumalıyız?

Mualla Erkurt: Denizle olan bir bağ görüyoruz, ticaret görüyoruz, bir liman olma özelliğini görüyoruz. Liman Tepe kazısı ile birlikte. Biliyorsunuz sualtı kazıları, şehir devam ediyor ama böyle bir şehrin bir limanı da olabileceği tahmin ediliyor. Klazomenai'da güzel işlikler var biliyorsunuz. Bir zeytinyağı işliği var. Deri, seramik atölyeleri var. Bunlarda buranın çok önemli bir kent olduğunu gösteriyor tarih sürecinde. Üretim yapıldığına göre dolayısıyla ticarette yapılıyor. Bütün bu göstergeler burada yaşayan insanlık mirasını bize anlatıyor.

“İzmir Limanı’nda Ticaret Bir Üstünlüktü"

İzmir.Art: Geçtiğimiz 100 yıla bakıldığında, deniz kültürü ve kullanımı açısından kademeli bir şekilde denizden uzaklaşmış mıyız? 

Mualla Erkurt: Evet. 1800’lerde İzmir Limanı, Akdeniz'de çok önemli. İzmir, Akdeniz limanı olarak kabul edilir o zaman. Tüm Anadolu’nun ürünü buradan gidiyor. İzmir'de, limanda iş yapmak bir üstünlük, bir statü niteliğinde. Avrupalı iş insanları, çocuklarını İzmir Limanı'na gönderiyor, iş öğrensin diye. İzmir Limanı o kadar önemli ve değerli bir liman ki, vergiden muaf tutuluyor. İzmir Limanı’na bağlı bir tüccar, başka limanlarda vergi ödemiyor. Burada ticaretle ilgili eğitim gören insanlara bakelorya, bir nevi diploma veriliyor. Biz, Foça-Marsilya projesiyle Marsilya’ya gittiğimizde borsa binasını görmüştük. Dört sütun üzerine kurulmuş muhteşem bir bina. Gördük ki bu dört sütundan bir tanesinin adı, Smyrna

“Bir An Evvel Denizle Buluşmalıyız”

İzmir.Art: Peki hocam sizden, arkeoloji alanında kara-deniz işbirliği konusunda da bir kaç cümle alabilir miyiz?

Mualla Erkurt: Tabii, mutlaka işbirliği olmalı. Çünkü biliyorsunuz burada tektonik göçükler var, Liman Tepe bunun en güzel örneği. Şu an kazılan yer karada ama denizin içinde de şehir devam ediyor.

Bunların ne kadar değerli olduğunu düşünün. O zamanlar öyleyken şimdi bir tane yelkenli gördüğümüzde “aaa gemi” diyoruz. Eski zamanların düşünmeye çalışın; Alsancak Rıhtımı’nı, Konak ile Alsancak arası… Orada hep merdivenler vardı denize inen. İnsanlar denizi kullansın diye yapılmış o merdivenler; süs diye değil. Şimdiki limanı düşünün, denize bir insan düşse tekneden, karaya çıkamaz. İçbükey yapılmış. Sahile çıkamazsınız. Niye denizi kullanmaktan imtina ediliyor? Bir an evvel denizle buluşmalıyız. İnsanların denizle buluşması lazım. Sadece plajla değil. Kayığıyla, gemisiyle, eskiden nasıl kullanıldığını anlatarak.

“İnsanlık Mirası Aranıyor Ama İnsanlar Habersiz”

İzmir.Art: Bu bölgede insanlık mirası arıyorsunuz yıllardır. Belki de şu anda karşıdan geçen ve burada yaşayan insanın dedesinin kemiklerini, su içerken kullandığı testiyi, zeytinyağını muhafaza ettiği küpü arıyorsunuz. Bölgedeki insanımızın bu çalışmalara bakışı, ilgisi, ilişkisi nasıl?

Mualla Erkurt: Arkeoloji insanın tarihini anlamaya çalışıyor, onunla bir bağ kurmaya çalışıyor. Ancak şu an insanlarla arkeolojinin bağı çok kopuk bence. Biz, bu bağı kurmaya çalışıyoruz. Şu ahşap tekneyi görmenizi isterim, insanlar gelip elleri sürüp ağlıyorlar. O kadar duygulanıyorlar ki… Eskiden bunlarla mı denize gidiliyordu, bilmek istiyor insan. İnsanların çok iyi bilgilendirmesi gerekiyor aslında bu konularda.

İzmir.Art: Osman (Erkut) Hoca’nın emeğine değinmeden geçmek istemiyoruz.

Mualla Erkurt: Evet, hâlâ da çalışıyor, bizim proje liderimizdir; proje başkanımızdır. Yolculuklarımızın kaptanıdır zaten. Tekne yapımından da çok iyi anladığı için tekne imalatında da çalışıyor.

İzmir.Art: Eylül ayında müzeye ilişkin müjdeli haberleriniz bekliyor,  İspanya yolculuğu öncesi başarılar diliyoruz. Ayrıca bu güzel röportaj ve verdiğiniz değerli bilgiler için teşekkür ediyoruz.

 

 

Hazırlayan: Mehmet Emin Al

Fotoğraflar
Videolar