Yaratıcılığın Hukuku : Eser Kavramı ve Telifin Sınırları

Yaygın kullanımıyla telif hakları, daha geniş anlamda ise fikri mülkiyet; yaratıcı endüstrilerde faaliyet gösteren her profesyonelin bilmesi gereken temel bir konudur. Üretilen eserin korunması, hak ihlali durumunda izlenmesi gereken yollar ve hatta ortaya konan ürünün "eser" niteliği taşıyıp taşımadığı, bu alanın temelini oluşturan başlıca meselelerdir. Bu nedenle, giriş niteliğindeki bu yazıda öncelikle fikri mülkiyetin temellerini ve "eser" kavramını ele alacağız.

Av. Sertaç Oğul 30 Haziran 2025

Yaygın kullanımı ile telif hakları, şemsiye kavram olarak ise fikri mülkiyet, yaratıcı endüstriler içinde faaliyet gösteren her profesyonelin bilmesi gereken bir konu. Üretilen eserin korunması, hak ihlali halinde izlenmesi gereken adımlar ve hatta üretilenin eser sıfatı taşıyıp taşımadığı, bu endüstrinin temelini oluşturan hususlar. Bu nedenle, giriş niteliğindeki bu yazıda öncelikli olarak fikri mülkiyetin temellerini ve eser kavramını inceleyeceğiz.

Hukuk kuralları insanlık tarihi kadar eski olsa da, fikri ürünlerin hukuk ile korunması oldukça yeni bir olgudur. Peki, fikri mülkiyet korumasının amaçları nelerdir? Ülkeler neden bu ve benzeri düzenlemelere ihtiyaç duymaktadır? Ana amacı, fikri üreticiliği teşvik etmek ve ödüllendirmek olarak söyleyebiliriz. Kişilerin fikri ürünlerinin korunması ile adil bir rekabet ortamının kurulması ve buluş ile yenilik faaliyetinin özendirilmesi de bir önceki amaç ile yakından ilişkilidir. Bu iki amaca daha geniş bir perspektiften baktığımızda ise teknolojik ve kültürel ilerlemenin desteklendiğini söylemek mümkündür. Bu sayede devletler, ekonomik büyümeyi ve istihdamın desteklenmesini de hedeflemektedirler.

Fikri mülkiyet haklarını klasik anlamda eşya mülkiyetinden ayıran bazı noktalar vardır. Örnek olarak, sahip olduğumuz bir evi veya elbiseyi, genel kanuni sınırlamalara uyarak dilediğimiz gibi kullanabiliriz. Burada bir süre kısıtlamasından da söz edilmez. Ancak eşya mülkiyetinden farklı olarak, fikri mülkiyet hakları somutlaştığı eşyadan farklı ve süreyle sınırlı olma gibi özellikler taşır.

Günümüzde hemen hemen her sektörde karşımıza çıkan fikri mülkiyet hakları, temel olarak ikiye ayrılır. Bunlar telif hakları ve sınai mülkiyet haklarıdır. Telif hakları, kanunumuzda dört eser kategorisinden oluşmaktadır. Bunlar; ilim-edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri ve sinema eserleridir. Diğer yandan, sınai mülkiyet hakları ise marka, patent, tasarım gibi hakları kapsar.

Fikri mülkiyetin odak noktası olan eser kavramını anlamak, bu konudaki pek çok soru işaretini ortadan kaldıracaktır. Eser nedir? Her fikri ürün eser olarak kabul edilebilir mi? Eser olmanın şartları nelerdir? Bu soruların cevapları ile birlikte fikri mülkiyet kavramını daha net anlamış olacağız.

Eser, sahibinden özellikler taşıyan fikri ürünlerdir. Fakat burada üzerinde durulması gereken nokta, korunanın fikirlerin ifade ediş şekilleri olmasıdır. Yani fikir korunmaz. Korunan, fikrin ifade ediliş şekilleridir. Aklınızda bir melodi var. Bu korunabilir mi? Hayır. Ancak ve ancak bu melodiyi bir müzik eserine dönüştürdüyseniz, koruma mümkün olabilir. Nota olarak ifade edebilirsiniz ve bu melodiyi kaydedebilirsiniz. İşte korunan budur, fikir değil. Bu örneği sinema, sanat gibi diğer fikri ürünlerle de düşünebiliriz. Senaryo fikrinizi anlattınız. Fakat bu senaryo fikriniz yazılı bir şekilde mevcut değil. Bu nedenle koruma da mümkün değil. Bu nedenle her fikri ürün eser kabul edilmez. Bir fikri ürünün eser olarak kabul edilmesi için üç şartın birlikte var olması gerekir. Bu şartlar; objektif şart, subjektif şart ve şekil şartıdır.

Objektif şart, fikrin algılanabilir bir esere dönüşmesi olarak tanımlanabilir. Eserin fikir aşamasından çıkıp üçüncü kişilerce algılanabilir somut bir hale gelmiş olması da denilebilir. Subjektif şart, eserin onu üreten sahibinin hususiyetini taşıması gerektiği anlamına gelir. Şekil şartı ise, daha önce de belirttiğimiz gibi, kanunda dört madde ile sayılmış şekilde yani; ilim-edebiyat, musiki, güzel sanat veya sinema eseri olarak nitelendirilebilir olmasıdır.

Bu noktada bazı doğru bilinen yanlışlara da değinmek gerekir. Yarım kalmış, tamamlanmamış eserler korunur mu? Örnek olarak, bir ressam eseri tamamlanmadan vefat etmiş olsun. Ancak esere baktığımızda, ressamın eserine yeterince hususiyet kattığını söyleyebiliyoruz. Bu noktada, bu tamamlanmamış çalışma da eser niteliğindedir ve korunur. Bir diğer doğru bilinen yanlış ise, fikri ürünün kalitesi, yeniliği, amacı, bu fikri ürün ile ilgili yapılan masrafların eser olma konusunu etkileyeceği hususudur. Saydığımız objektif, subjektif ve şekli şartları sağlıyorsa, eser olarak korunur ve kalitesi, amacı, yeniliği ve hatta eser sahibinin özelliği gibi konulara bakılmaz. Değinilmesi gereken bir diğer husus da, eserin meydana getirilmesinde teknik hizmetleri yapan yardımcıların durumudur. Örnek olarak, arası teknoloji ile iyi olmayan ve bilgisayar kullanmayı bilmeyen bir yazar düşünelim. Bu yazarın söylediklerini bilgisayara geçiren kişi eser üzerinde hak iddia edemez. Bu kişinin sadece söylenenleri klavye kullanarak bilgisayara geçirmesi, onu esere ortak yapmaz. Bu kişi kendi hususiyetinden hiçbir şey katmıyor, sadece söyleneni yazıyor. Bu nedenle ortak bir üretim söz konusu değil. Dizgi, mizanpaj gibi işleri yapanlar da bu konuya örnektir. Fikri ürüne bir katkıları yoktur, sadece teknik hizmetleri yaparlar.

Rembrandt - Artist Drawing from the Model

Peki, eser sahibi nasıl tanımlanmıştır? Hukukumuzda, eserin sahibi daima bir gerçek kişi yani insandır. Şirket, dernek ve vakıf gibi tüzel kişilerin, kanunumuzda eser sahibi olma imkânı yoktur.

Tam burada oldukça güncel bir konuya da değinmek faydalı olacaktır. Otonom özelliklerini günden güne artırarak insanın günlük deneyimine giderek daha fazla dâhil olan yapay zekânın ürettikleri eserlere, yukarıdaki tanım çerçevesinde baktığımızda, kanunumuzun yapay zekâ tarafından üretilen eserlere telif koruması sağlamadığını açıkça görebiliriz. Her ne kadar yapay zekâ eserlerinin, yukarıda belirttiğimiz eser tiplerine uygunluğu ve algılanabilir olma niteliği söz konusu olsa da, hususiyet unsuru da burada belirleyici olmaktadır. Fikri mülkiyet hukuku kapsamında eser niteliği, daha önce belirttiğimiz gibi, bu sayılan şartların birlikte ve aynı anda olmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, yapay zekâ tarafından üretilen eserler hususiyet unsuru taşımadığından, hukuki korunması da mümkün olmayacaktır. Son dönemde Amerika Birleşik Devletleri'nden verilen bazı kararlarda, yapay zekâ ile üretilen eserlere gerçek kişilerin yaptığı katkı göz önünde bulundurulmaktadır. Yani, yapay zekâ tarafından üretilen eser kendi başına fikri mülkiyete tabi değilken, bir gerçek kişinin bu üretim üzerine yapacağı kişisel katkı sonucunda, eserin koruma altına alınabileceği belirtilmiştir. Örnek olarak, bir çizgi roman düşünebiliriz. Yapay zekâ ile üretilmiş görsellerden oluşan bir eser tek başına koruma altına alınamazken, aynı çizgi romana bir gerçek kişi tarafından eklenen konuşma balonları ile birlikte oluşan nihai eser korumaya tabidir denilmektedir.

Peki, eser birden çok gerçek kişi tarafından üretilmişse ne olur? Burada ikili bir ayrım söz konusudur. Eğer katkı yapan kişilerin katkısı birbirinden ayrılabiliyor ise müşterek eser; bu katkılar birbirinden ayrılamıyor ise iştirak veya diğer bir deyişle elbirliği eseri söz konusudur. Örnek olarak, farklı bölümlerden oluşan bir kitap düşünelim. Bu kitabın her bir bölümü farklı bir yazar tarafından yazılmış olsun. Burada, her bir bölümün kimin tarafından yazıldığı rahatça belirlenebildiği için müşterek eser söz konusudur. Diğer yandan, her bir bölüm yazarların ortak çalışmasının ürünü olarak ortaya çıkmış ve bu ayrım yapılamıyorsa, elbirliği şeklinde hak sahipliği söz konusudur.

Objektif, subjektif ve şekil şartını birlikte taşıyan ve eser niteliğini kazanmış bir fikri ürünün, bu noktada eser sahibine sağladığı haklar bulunur. Bu haklar, maddi ve manevi haklar olarak ikiye ayrılır. Bu haklar eser sahibine aittir, yani eser sahibinin tekelindedir ve üçüncü kişiler bu hakları izinsiz bir şekilde kullanamaz. Eser sahibine tanınan bu haklar, eser sahibinin yaşamı ve buna ek olarak 70 yıl boyunca korunur. Ölüm sonrasında ise maddi haklar mirasçılara geçer.

Fotoğraflar
Videolar
Yazar Profili
Av. Sertaç Oğul
Av. Sertaç Oğul

1 İçerik

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Av.Sertaç Oğul, 2014 senesinde İşletme Yüksek Lisansı için Belgrad’a taşınmıştır. 2014 - 2020 yılları arasında Belgrad’da hem kültür endüstrileri alanında hem de kültürel diplomasi alanında çalışma fırsatı bulmuştur. 2020 senesinde Türkiye’ye dönen Av.Sertaç Oğul, yaratıcı ve kültür endüstrilerinde hizmet veren OGUL Law & Consultancy’nin kurucusudur. Şu anda Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesinde, Yaratıcı Endüstriler ve Hukuk üzerine yüksek lisans yapmaktadır. Aynı zamanda yaratıcı endüstriler alanında faaliyet gösteren Pro Creative isimli think tank ile alana yönelik araştırmalar ve eğitimler yürütmektedir.

Yazar Profil Sayfası