"Artifex Ludens - Sanat ile Oyun" İzmir. Art Röportaj: Sunay Akın – Marcus Graf

Kültürpark Atlas Pavyon, ilginç bir sergiye ev sahipliliği yapıyor: Artifex Ludens - Sanat ile Oyun. İstanbul Oyuncak Müzesi koleksiyonundaki eserlerden oluşan sergi, ilgi çekici elliden fazla oyuncak ile, izleyicisini sanat ve tarih üçgeninde, özellikle sanat tarihi ekseninde bir yolculuğu davet ediyor. İzmir.art, koleksiyonu ile sergiyi oluşturan müzeci Sunay Akın ile ilgi çekici serginin küratörü Prof. Dr. Marcus Graf ile kısa bir görüşme gerçekleştirdi.

İzmir.Art 16 Aralık 2021

Artifex Ludens -  Sanat ile Oyun

İzmir. Art Röportaj: Sunay Akın – Marcus Graf

08.09.2021

 

Kültürpark Atlas Pavyon,  ilginç bir sergiye ev sahipliliği yapıyor: Artifex Ludens - Sanat ile Oyun. İstanbul Oyuncak Müzesi koleksiyonundaki eserlerden oluşan sergi, ilgi çekici elliden fazla oyuncak ile, izleyicisini sanat ve tarih üçgeninde, özellikle sanat tarihi ekseninde bir yolculuğa davet ediyor. İzmir.art,  koleksiyonu ile sergiyi oluşturan müzeci Sunay Akın ile ilgi çekici serginin küratörü Prof. Dr. Marcus Graf ile kısa bir görüşme gerçekleştirdi. 

 

İzmir.Art: Merhaba, öncelikle İzmir’e hoş geldiniz. Türkiye’nin hem önemli bir koleksiyoncusunuz hem de müzecisisiniz. Genel olarak koleksiyonculuk hayatınıza nasıl girdi ve nasıl bir yeri var?

Sunay Akın: Aslında ben müzeci olarak yola çıktım, koleksiyoncu bir konuda objeler biriktirir. Çok değerlidir koleksiyoncular ama ben müzeci olarak yola çıktım. Yani benim amacım tamamıyla müze kurmak ve bir müzenin içinde sergilenmeye değer olan eserleri bulmak ve onları almak. Amacım tamamıyla müze kurmak. İstanbul Oyuncak Müzesi’ni ben müze kurmak için yola çıktım, yani oyuncak koleksiyoneri olarak başlamadım bu işe. Almanya’ da Nürnberg kentinde, yaklaşık 30 yıl önce oyuncak müzesini gördüğümde çok etkilenmiştim. Sonra baktım bütün gelişmiş ülkelerin oyuncak müzeleri var. Şunu gördüm: hiç bir müze bir oyuncak müzesi kadar uygarlığın geçmişini aynı çatı altında ziyaretçilere sunamaz. Çünkü oyuncağın tarihinde, mimariden modaya sanayi devrimden uzayın fethine kadar uygarlığın bütün aşamalarını görebilirsiniz. Oyuncak üretildiği dönemin tanığı… Tabi bu duygularla gezerken dünyadaki oyuncak müzelerini gıpta ettim, imrendim. Ben kıskanmam. Kıskanmak kendine güveni olmayan insanın işidir. Ama benim, içimin yağları erir. Gıpta ederim. Yani o müzeleri görünce neden benim ülkemde bir oyuncak müzesi yok diye hep imrendim. Sonra bir sanatçı, bir yazar olarak kitaplarımdan, tek kişilik oyunlarımdan, yaptığım televizyon programlarımdan, kazandıklarımla, yani elin terimin emeğimin hakkı olan bütün o maddi olanakla bir müzenin içinde sergilenmeye değer olan oyuncakları satın aldım. Bunu ısrarla ve altını vurgulayarak söylüyorum çünkü ben koleksiyoner değilim, müzeciyim. Müze kurmak için yola çıktım ve bugünlere kadar geldik.

 

İzmir.Art: Oyuncak ne ifade ediyor sizin için?

Sunay Akın: Oyuncak üretildiği dönemin tanığı… Şunu unutmayın, hiçbir oyuncak çocuklar tarafından yapılmamıştır. Bugün bir oyuncakçıdan içeri girdiğinizde rafları dolduran onca çeşitli oyuncağı çocuklar yapmamış, biz büyükler yapıyoruz oyuncakları ve çocukların önüne koyuyoruz. Buradan baktığımız zaman sosyolojik olarak oyuncağın farkındalığını başka bir gözle sorguluyoruz. Oyuncakları çocuklar yapmıyor, büyükler yapıp çocukların önüne koyuyor. Çocukların önüne oyuncak diye koyduğumuz insanlığın geleceği olmuş. Örneğin Hitler iktidara geldiğinde 1933 yılında militarist oyuncaklar, savaş oyuncakları yaptırmış ve oyuncaklarla oynayan çocuklar büyüdüğünde 2. Dünya savaşındaydılar. Amerika’ da ise 1920’li yıllarda çocukların oyunlarına ilk kez uzay oyuncakları konmuş ve Ay’a bayrağı Amerika dikiyor. Bu, bir rastlantı değil. Bizim gibi geri kalmış ülkelerde oyuncak, çocuklar oyalansın diye alınır. İlerlemiş ülkelerde ise oyuncak çocuklara hayalleri çoğalsın, hayalleri büyüsün diye alınır. Oyuncakları çocuklarına hayalleri çoğalsın diye alan ülkeler dünyayı yönetirken, oyuncakları küçümseyip oyuncakları çocukları oyalansın diye alan ülkeler onların kapılarında oyalanmaya mahkûmdur. İnsanlığın, politikacıların vaatlerine ihtiyacı yok. Ama insanlığın, çocukların hayallerine çok ihtiyacı var. Bu yüzden, çocukların önüne oyuncak diye koyduğumuz aslında insanlığın geleceğidir. Şöyle düşünelim; oyuncağın ne ifade ettiğini çok iyi anlayacağız, bizim ülkemizde kız çocukları oynaması için bebek alınır, erkek çocuklarına ise oyuncak silah, tabanca, tüfek alınır oyuncak diye. Kıza bebek; erkeğe tabanca. Ve ülkemizde şunu düşünüyoruz, “kadın cinayetleri neden var, neden artıyor?” Büyüdüğünde biri ötekini öldürecek yani. Bir de böyle bakın oyuncağa. Oyuncağın uygarlığın gelişimindeki önemini çok da iyi algılayabilirsiniz.

 

İzmir.Art: Türkiye’ deki oyuncak müzeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Sunay Akın: Yani şunu rahatlıkla söyleyebilirim, İstanbul Oyuncak Müzesi dünyada şu anda bini aşan oyuncak müzeleri arasında “en iyi ilk 10” arasında. Keza Gaziantep’te kurduğum oyuncak müzesi, Antalya’daki oyuncak müzesi, Samsun’daki oyuncak müzesi de öyle. Çocuk tarihi konusunda çalışma yaparken sadece oyuncakla kalmamalıyız. İstanbul’ da bir de oyun müzesi kurdum, oyunun tarihini anlatan ve bir de masal müzesi kurdum masalın tarihini anlatan. Ve şimdi doğa ve hayvan sevgisini korumacılık üzerine bir kedi müzesi tasarlıyorum İstanbul’ da. Ama bu kedi müzesi oyun, oyuncak, masal, çizgi roman tarihindeki kediler olacak. Yani hayal dünyasının kedilerini, dünyada ilk defa bir müzenin çatısı altında bir araya getiriyorum. Bu konuda baktığımızda dünyanın benim müzecilik anlayışıma ilgisi çok iyi. Şöyle ki, İtalya’ da Perugia, Floransa, Torino ve Siena üniversitelerinden kabul görmüş bir doktora tezi var: “Sunay Akın’ ın Müzeciliği” diye… Yani benim müzeciliğe katkım konusunda. Düşünebiliyor musunuz yani İtalya’ da en saygın üniversitelerinin kabul ettiği doktora tezi var hakkımda. Ülkemde zaten müzecilik daha yeni taytay durduğu için ileride umarım bunlar da olacaktır.  Dünya biraz farkında benim ama ülkemde de ben şikayetçi değilim. Bir kar makinası gibi yol açmaya çalıştığımı biliyorum.  Biz bir şeylerin mücadelesini verirsek, biz bir şeyleri geliştirirsek, bu ülkede müzecilik gelişecek.  Sorunlar çok fazla… Onları hiç anlatıp canınızı sıkmayayım ama hepsini düzelteceğiz.

 

İzmir.Art: “Artifex Ludens-Sanat ile Oyun” sergisinden bahseder misiniz? 

Sunay Akın: Ben 30 yıldır oyuncak ve çocuk tarihi konusunda çalışmalar yapıyorum. İstanbul Oyuncak Müzesi’ni kurarken de şöyle bir düşünce oluştu. Tabii oyuncak tarihi hakkında çok kitap okuyup, onca oyuncak müzesini gezdikten sonra bu düşünce oluştu. İnsanlar, yetişkinler, çocukların oyunlarına, hayallerine, sanatı oyuncaklara nasıl koydular. Sanat, çocukların hayal dünyasında hangi oyuncaklarla yer aldı? Yani bir oyuncak müzesi kurmayı düşünüyorum ki, içeride sergilenen bütün oyuncakların konusu sanat olsun. Resimden edebiyata, tiyatrodan müziğe kadar sanatın her alanı çocukların dünyasında oyuncak olarak nasıl bir yer buldu. “Haydi Sunay Akın!” dedim, “Yola çık!” ve müze kurmak için, tekrar ediyorum ilk soruya istinaden koleksiyoner değilim ben. Ben müzeciyim. Müze kurmak için bu konuda çalışmalar yapmaya başladım 10 yılı aşkın süredir. Ve bu konudaki bir müzenin içinde sergilenecek değerde oyuncaklar topladım. Ve de bu müze çalışmasının ilk sergisini 2 yıl önce Ankara’ da çok güzel ve çok değerli olan Erimtan Müze’sinde açtık İstanbul Oyuncak Müzesi olarak. Küratörlüğünü Prof. Dr. Marcus Graf yaptı. Çok ilgi gördü Ankara’daki sergi. Tabi İzmir’ de sevgili Tunç Soyer, burada göreve gelince o sergiyi Tunç Soyer talep etti. Zaten sanat etkinliklerini çok takip eden, çok eski dostum, kardeşimdir. Gerçek bir entelektüeldir. Pandemiden dolayı sergi biraz ertelendi ama sonunda o sergiyi yeniden İzmir’ de bir kez daha açtık.

 

İzmir.Art: Marcus Graf ile yollarınız nasıl kesişti?

Sunay Akın: Marcus ilk olarak bizim İstanbul Oyuncak Müzesi’ndeki etkinliklere katıldı. Bir müze sadece eser sergilemez. Atölye çalışmaları, seminerler, yayınlar ve etkinlikler yapar. Yani, bugün kültür merkezi olarak nitelenen bir çatı altındaki çalışmaların kat ve kat fazlasını biz İstanbul Oyuncak Müzesi’nde yapıyoruz. Bizim bir aylık programımız ve İstanbul - Anadolu yakasındaki bütün kültür merkezlerini toplasan bize yetişemez. Bunu ama müzedeki arkadaşlarımız yapıyor. İşte Marcus Graf o çalışmalarda sanat konulu, sanat tarihi konusundaki seminerlerle ziyaretçilerimizle buluşuyordu. Çok değerli ve çok iyi bir entelektüeldir. Marcus’un birikimine çok inanıyorum ben. Bu şekilde tanıştık, zaten müzede yıllardık beraberdik. Sonra benim bu çalışmalarımı da biliyor; çok konuştuk onunla ve müzede örneğin resim sanatında çocuk, oyun ve oyuncak konulu seminerler verdi, bu konuda kendini çok iyi yetiştirdi. Marcus Graf bir profesör ama bir konuyu ele aldığı zaman kendini bir öğrenci gibi görüyor, çok iştahlı çalışıp kendini yeniden var edecek nitelikte bir insan, gerçek bir entelektüel. Dolayısıyla “sanat tarihinde çocuğu” çok iyi tanıdığı için onunla beraber sergiyi gerçekleştirdik.

 

İzmir.Art: Artifex Ludens – Sanat ile Oyun sergisini ziyaret edecek izleyicileri neler bekliyor, nasıl bir hikaye ile karşılaşacaklar?     

 

Sunay Akın: Şimdi, bakın burada sinemanın tarihi var, tiyatronun tarihi var, müziğin tarihi var yani oyuncak sadece… Mesela hemen yanında durduğumuz yakın tarihte popüler kültürde Elvis Presley’den tutun da Frank Sinatra; Michael Jackson’ a kadar onların üretilen ilk oyuncakların örnekleri var. Charlie Chaplin’in sinemanın o ünlü ilk karakterinin üretilen oyuncakları var. Yani insanlar aslında burada tanıdıkları, bildikleri kültüre, kültürle onları yakalayacağız. Çünkü fuara çok çeşit insan geliyor, yani fuara ziyarete gelen insanlar sadece bir sanat etkinliğine tanık olmak için gelmiyor olabilirler. Ama onları bu oyuncağın sıcaklığı samimiyeti herkesin dünyasında iz bırakan bir obje olmasından yakalayarak sanata çekmeye çalışacağız. Bu çok önemli, pek çok insan müzik tarihi olsun, sinema olsun, edebiyat olsun, bu sanatçıların dünyasına oyuncakla tanıklık edecekler.

 

 

 

 

İzmir.Art - Marcus Graf Röportajı

08.09.2021

İzmir.Art: Öncelikle İzmir’e hoş geldiniz. Öncelikle Bir sanatçı bir küratör olarak Marcus Graf ‘ın İzmir ile nasıl bir ilişkisi var? Daha önce hiç İzmir’de bir çalışma yaptınız mı?

Marcus Graf: İzmir ile yakın bir ilişkim var. Çalıştığım birçok sanatçı İzmir’ den geliyor. Mümtaz Sağlam, Ramazan Bayrakoğlu gibi birçok hoca tanıyorum. Bir kaç kez 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde söyleşiler yaptım. Küratör olarak İstanbul’ da tam olarak saymamakla birlikte 150 civarı sergi yaptım; 500 civarı sanatçıyla çalıştım; birçoğu İzmir’ dendi. Aynı zamanda ailemin bir kısmı burada… Dolayısıyla yarım İzmirli sayılmam belki ama, İzmir ile yakın bir ilişkim var. 

 

İzmir.Art: Serginizin adıyla başlayım. Artifex Ludens ne demek? Ne anlama geliyor?

Marcus Graf: Artifex Ludens ismi için aslında bir kitap bana ilham verdi: Homo Ludens... Homo Ludens... Hollandalı yazar Johan Huizinga tarafından, 20. yüzyılın başında yazılmış olan bir kitap. Homo Ludens, oynayan insan demek Latincede - Latince benim ilk yabancı dilim. Okuldayken baya kötüydüm ama sonra baya işe yaradı -.  Artifex Ludens de “oynayan sanatçı” demek, dolayısıyla hakikaten sanat ve oyun ilişkisi düşündüğünüzden çok daha yakın. Oyun ve bilgi edinme ilişkisi üzerine çok erken pedagojik, psikolojik ve sosyolojik oyunun önemini toplum içinde değerlendiren bir kitap. Orada aslında oyun oynamanın önemini anlatıyor. Oyun oynayarak kendimizi keşfediyoruz; iletişim kuruyoruz, oyun bir yandan anarşist bir yandan da kurallı bir yapıya sahip.

 

İzmir.Art: Oyuncağın nasıl bir yeri var sanatın içinde?

Marcus Graf:  Oyun ve oyuncak arasındaki farkı düşününce sanat için hem kavramsal olarak hem de formel olarak çok büyük yeri var.  Kavramsal olarak sanatçılar sıkça kendi stüdyosunda malzemelerle ve kavramlarla oynuyorlar. Sanat üretmek ve yaratmak her zaman yüzde yüz bilinçli olmayabilir. Çoğu zaman bir şey deneyerek bir malzeme bir kavram ile oynayarak yeni bir şey keşfediyorlar. Ve dolayısıyla oradaki sanatçının üretimini aslında oyun kavramına bağlayabilirsiniz. Aynı zamanda oyun temaları üzerine çalışan birçok sanatçı var. Oyun temaları, çağdaş sanat içinde oyuncak yapan sanatçılar var. Bu oyuncak ve oyun hem kavramsal olarak hem de formel olarak çok mühim ve önemli bir yere sahip.

 

İzmir.art: “Artifex Ludens – Sanat ile Oyun” sergisinde Sunay Akın ile birliktesiniz? Yollarınız nasıl kesişti?

Marcus Graf:  Çocuklarımla oyuncak müzesine gidiyordum, onun şu anda çalışan ekibinden biri benim öğrencim ve asistanımdı. Bir gün beni kahvaltıya çağırdılar. Sunay Akın benimle tanışmak istedi. Eşim de edebiyatçı kendisi; çok heyecanlandı. Biz gittik ve birbirimizi sevdik. Hem entelektüel olarak hem de sıradan konular ile sohbet edilebilecek çok harika bir adamdır Sunay Akın.

 

 

İzmir.Art: Serginin hazırlık sürecinden biraz bahseder misiniz?

Marcus Graf: Bu sergiyi 2019 yılının Ekim ayında Erimtan Müzesi’nde açtık. 2019 başı gibi Sunay aradı ve “Marcus sergi yapalım böyle bir fikrim var” dedi. Ondan sonra,  bir tarafta Erimtan olacak diğer tarafta biz olacağız ve ben tabi ki korktum; iki müze arasında sıkışmış bir küratör! Hatta “şimdi ne olacak?” dedim Sunay - Sunay güçlü bir adam -   şöyle dedi: “Bizim koleksiyonumuz var, sen bunun mental çalışmasını yap, istediğin gibi, istediğin şekilde, istediğin kavram altında bir sergi yap”. Ona güvendim ve ben de ona dedim: “Ben oyuncak müzesi gibi bir sergi yapmam; bu benim uzmanlık alanım değil, bunu istemem, gerek yok. Çünkü siz yaptınız.” Tam bundan dolayı istemişti diye anladım sonra. Erimtan’ da böyle yarım galeri yarım oyun sergi mantığı gibi sergi yaptık. Çalışmalar şöyle ilerledi: Bana bütün oyuncakları sanal olarak gönderdi. Sonra bizi bu Artifex Ludens kavramı üzerine çalıştık. Oyuncaklar içinde farklı bölümler, disiplinler var:  plastik sanatlar, tiyatro, sinema, müzik ve edebiyat. Bu bölümlerde en iyi, birbirine uyumlu olan oyuncakları seçtik ve bunları mekân içine yerleştirdik. İzmir’de aslında Erimtan’daki serginin adaptasyonu diyebiliriz. Fakat bu arada birçok fark var; çünkü mekân çok farklı. İşte bu yüzden Erimtan’ın seçkisinden bir parçasını buraya aktardık. Bu sefer oyuncak müzesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında bir işbirliği vardı. Mekân, altyapı vs. belediye tarafından sağlandı. Onların bir ekibi vardı, bizim bir ekibimiz vardı ve oyuncak müzesinin ekibi vardı; benim asistanım ile burada çalışıyordum. Mutlu mesut çalıştık.

 

İzmir.Art: Artifex Ludens, pandemi döneminde açılan bir sergi... Genel olarak süreç, sergileri ve siz sanatçıları nasıl etkiledi?

Marcus Graf:   Bu sergide de görebiliriz etkileri. Aslında bu sergiyi biz daha önce yapacaktık; fakat pandemiden dolayı ertelendi. Şöyle söyleyeyim 2020 yılı için bir senede beş sergim olacaktı; bunların arasında müzeler, galeriler vardı. Onların hepsi ertelendi, önemli olan hiç birinin iptal olmaması dolayısıyla birçok o dönemde ertelenmiş olan sergiler bir dönem yapıldı. İkinci olarak, tabi ki biz Covid döneminde çok yoğun bir dijitalleşme sürecine girdik. Bir hoca olarak eğitim konusunda bunu gördüm, online dersler vs. aynı zamanda sanatın piyasası, galericilik, müzayedecilik, küratörlük, yazarlık, aslında bizim alanımızda bir dijitalleşme çok geç yaşanmış. Başka alanlara baktığımızda, onlar çok önce dijital araçları kullanıyorlardı ya da dijital dünyaya giriş yapmışlardı. Bizimkiler biraz tembeldi. Biz hala 19. yüzyıldaki gibi ders yapıyoruz; 19. yüzyılın galericilik sistemi işliyor insanlar geliyor diye. Bir hareket ihtiyacı yoktu. Ama bu büyük krizden dolayı, bu arada çok büyük ve hızlı bir geçiş yaşandı. Ve sanal sergiler, online seminerler, sanal turlar… Ve ben şunu fark ettim, biz tabii ki çok özledik insanlarla beraber olmayı, sergi hakkında konuşmak, tartışmak vs… Ama şöyle düşününce bu dijitalleşmeden dolayı sanat ve kültür daha fazla demokratikleşti ve yaygınlaştı. Çünkü eskiden İstanbul’daki sergimi siz nasıl görecektiniz? Şimdi mesela geçen sene, Ataşehir Belediyesi için büyük bir sergi yapmıştım ve biz bunu hibrit yaptık. Hem galeriye koyduk, hem de üç boyutlu bir sergi turu, sergi modelleri yaptık. Dolayısıyla bunun sayesinde Türkiye’nin her köşesine gidebilir, yurtdışına da… Dolayısıyla bence COVID 19’dan sonra hibrit olarak devam edeceğiz. Bir anda tabi ki tekrar yeniden yakın olacağız ve fiziki olarak mekânlarda olacağız ama onun yanında bu dijitalleşme de devam edecek. Bunu çok net görüyorum. 

 

İzmir.Art: Bu keyifli sohbet için bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fotoğraflar
Videolar