Sanatçı Nuri Aslan ile - "Dört Seri Bir Sergi" Üzerine Röportaj

Sanatçı ve yazar Nuri Aslan ile sergisi ve çalışmaları üzerine kısa bir söyleşi yaptık. Yaşamını Hamburg ve İzmir’de sürdüren sanatçı yaklaşık otuz yıllık çalışmalarından derlediği resimlerinden oluşan ‘’Dört Seri Bir Sergi’’ adlı sergisi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kültürpark’ta bulunan Atlas Pavyonu 2 No’lu Sanat Galerisi’nde 14 Nisan 2022’de sanat severlerle buluşacak.

Özlem Kalmaz 27 Nisan 2022

Atlas Pavyonu 2 No’lu Sanat Galerisi’nde 14 Nisan 2022’de Açılacak Olan ‘’Dört Seri Bir Sergi’’ adlı Serginin Sanatçısı Nuri Aslan ile Yaptığımız Söyleşi:

Sanatçı ve yazar Nuri Aslan ile sergisi ve çalışmaları üzerine kısa bir söyleşi yaptık. Yaşamını Hamburg ve İzmir’de sürdüren sanatçı yaklaşık otuz yıllık çalışmalarından derlediği resimlerinden oluşan ‘’Dört Seri Bir Sergi’’ adlı sergisi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kültürpark’ta bulunan Atlas Pavyonu 2 No’lu Sanat Galerisi’nde 14 Nisan 2022’de sanatseverlerle buluşacak. 

Özlem Kalmaz: Kendinizden bahsetmenizi ve sizi sanatla buluşturan süreci anlatmanızı istesem ne söylersiniz?

Nuri Aslan: Herkesin kendisine ait bir hayat hikâyesi vardır. O herkesten biri de benim. Çocukluk yıllarım doğduğum Dersim coğrafyasında geçti. Kışlarını, baharlarını, yazlarını ve sonbaharlarını tada tada yaşadığım kadim bir coğrafyadır Dersim. Ayrı kaldığımda düşlerimde yaşatarak büyüdüm ve bugüne geldim. Sanatla buluşmamı ne bir mucize ne de bir seçim olarak görüyorum. Yaşam tarzıma en uygun bulduğum için hep orda kaldım. Bu güne kadar sanat ve edebiyat adına ürettiğim her şey yaşanmışlık ve yaşanacak olana dair şeylerdir. Yaşanmış olan çocukluğuma kadar uzanır. Yaşanacak olan ise hayallerime dayanan bilinmez gelecektir. İşte sanatla kesişen hayat hikâyem burada saklıdır.

Özlem Kalmaz: Açtığınız bu son serginiz hakkında ne söylemek istersiniz?

Nuri Aslan: Her insanın hayatında önemli anlar veya dönüm noktaları vardır. Benim sanat hayatımın en önemli dönüm noktası olarak gördüğüm bu sergiye ‘’Dört Seri Bir Sergi’’ adını koymam bundandır. Burada hayat hikâyemin büyük bölümü saklıdır. Buna romanlarımı eklediğimizde bu hikâye tamamlanır. Yani altmışlı yaşlarda bir sanatçı olarak biyografik bir romanım yazılsa, sanatla geçen yıllarımın çok daha fazla olacağını söyleyebilirim. Zaten daha geriye gittiğinizde ise bu günlere gelmek için hayaller kuran bir genç ve çocuk bulursunuz.

Özlem Kalmaz: Resim serilerinizde işlediğiniz temaları biraz açar mısınız?

Nuri Aslan: Otuz yıllık uzun bir süreçte ürettiklerimden seçkiler yaparak oluşturduğum bu sergi bir bakımdan sanat serüvenimim bir panoramasıdır. Resim yaparken dengeli ve istikrarlı bir çizgide kalmayı tercih ederim. Ne ‘’sanat sanat içindir’’ sloganına sığınıp dış dünya ve yaşadığım toplumla bağımı koparan bir elitist, ne de ‘’sanat toplum içindir ‘’ şeklinde bir popülist olmayı düşünmedim. Resimlerimde bunu anlamak çok zor değil. Her serinin bir teması var. Bunları işlerken görsel dilin araçları olan renk, biçim, çizgi gibi öğeleri estetik kaygılar düzleminde temayla dengeli bir biçimde götürmeyi hep önemsedim. ‘’Mitolojik İzdüşümler’’, ‘’Doğadan Dokular’’, ‘’Yer ve Gök’’ ve ‘’Koronart’’ olarak adlandırdığım resim serilerinde tarih, toplum, doğa, kozmik mekânlara göndermeler yapan temaların işlendiğini söyleyebilirim.

             ‘’Doğadan Dokular’’ serisinden
‘’KoronArt’’ serisinden

Özlem Kalmaz: Resmin yanı sıra edebiyat alanında da üretiyorsunuz biraz da bu yönünüzden bahseder misiniz?

Nuri Aslan: Edebiyata bulaşmak cesaret ister, ama insan bazen de duygularını dinlemenin yararına inanabilir. Ben bunu yaptım. İlle de ağır basan tarafıma dair bir şey söylenecekse, en çok neyi ürettiğime bakmak lazım. Yani resme. Belki de beni en iyi anlatan yaratıcı dürtülerim, resim ve  edebiyatın kesişme noktasında somutlaşıyor. Dolayısıyla, her iki alanda üretmeyi sanata bakış açıma uygun buluyorum. Ve ortak yanlarının olduğuna inanıyorum. En basitinden doğayı tanrılaştırma bağlamında romanlarım ve resimlerim ortak bir noktada buluşur.

Özlem Kalmaz: Zaroj’dan Munzur’a ve Dılgez’in Dramı adlarında  iki romanınız var. Bunlarda neyi işliyorsunuz?

Nuri Aslan: Konusuz roman olmayacağına göre, benim yazdıklarımın da konusu olmalıydı. Duyarlılıktan bahsetmiştim ya, işte her neye duyarlıysan onunla alakalı şeyler yazarsın, çizersin ya da söylersin. Dolayısıyla bir konu ortaya çıkmış olur. Sonuçta her insan kendince bir hayat yaşarken, diğer insanların yaşamlarını da şöyle veya böyle şahit olur. Tarihsel süreçler de böyledir. İnsanlar, toplumlar hayatlarını yaşar ve yaşam süreçlerine damga vuran olay ve olgulara şahit olurlar. Dolayısıyla, tüm olup bitenler tarihin yapraklarındaki yerini alır. Birbirini izleyen jenerasyon ya da kuşaklar, yaşanan acıları, kederleri, hüzünleri veya sevinçleri, ya yazılı tarihten; ya da kendinden önceki yaşlı kuşaktan öğrenir. Veya içinde bulunduğu dönemin olgu ve olaylarını geleceğe taşıyacak bir yol bulur. Bunu yaparken, dünyaya, yaşama, bakış açısına ve ideallerine göre hareket eder. Romanlarımı böyle bir zemin üzerinde kurguladığımı söyleyebilirim. İş bununla bitmiyor tabii ki, burada en önemle vurgulamam gereken husus, romanın, estetik bir kurgu içinde örülmesidir. Bu, ben iyi yazıyorum diye algılanmasın, ama böyle olması gerektiğine inandığım için bunu yapmaya çalışıyorum. Yani konudan daha önemli olan şey, bence kurguyla gerçeğin estetik bir yaklaşımla iyi harmanlanmış olmasıdır. Ya da gerçekten yola çıkarken, oradan olasılığı mümkün olan bir ufuk açılmalı. Her iki romanımda da bu yoldan ilerlediğimi söyleyebilirim.

Özlem Kalmaz: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Nuri Aslan: Düşünmek ve onu süreklilik içinde somuta dönüştürmek yaratıcılığın en temel dayanağıdır. Sanatçı ve yazar için en gerekli olan şey dış dünyayı, tarihi, toplumu ve bizi saran uzaysal mekânı tanıdıkça onun hakkında edindiği izlenimleri bilgiye dönüştürme ve yeni düşüncelere evrilecek biçimde kendi iç dünyasıyla yoğurup yeniden göz önüne getirmesidir. Yaratıcılığın tanımı budur bence. 

 

 

Fotoğraflar
Videolar