Şehrin Tiyatrosu Sezona Hazır

İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 70 yıllık suskunluğun ardından 1 Ekim 2021 tarihinde perdelerini açmıştı. Şehir Tiyatroları, bir yıl içinde “Azizname”, “Tavşan Tavşanoğlu”, “Mor Şalvar” ve “Robinson Dans Öğreniyor” isimli oyunları seyircisiyle buluşturdu ve ilk yılının emeğini toplamda sekiz ödülle taçlandırdı. Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ile yeni sezon hazırlıklarını konuştuk.

Sevda Aydın 6 Ekim 2022

 

İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 1 Ekim’de ilk yılını doldurmuş olacak. Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ile yeni sezon hazırlıklarını konuştuk. 

İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 70 yıllık suskunluğun ardından 1 Ekim 2021 tarihinde perdelerini açmıştı. Şehir Tiyatroları, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in girişimi ve 2019 yılında Orhan Alkaya, Zeynep Altıok, Eren Aysan, Cezmi Baskın, Yücel Erten, Hülya Nutku, Bilgehan Oğuz ve Levent Üzümcü’den oluşan bir danışma kuruluyla yeni yolculuğuna başlamıştı. Genel Sanat Yönetmenliğini Yücel Erten’in sürdürdüğü Şehir Tiyatroları, bir yıl içinde “Azizname”, “Tavşan Tavşanoğlu”, “Mor Şalvar” ve “Robinson Dans Öğreniyor” isimli oyunları  seyircisiyle buluşturdu ve ilk yılının emeğini toplamda sekiz ödülle taçlandırdı. Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ile yeni sezon hazırlıklarını konuştuk. 

‘COŞKUMUZU YİTİRMEDİK’

İzmir.Art: İzmir Şehir Tiyatroları, 70 yılın ardından sahnelerdeki yerini alarak geçtiğimiz yıl 1 Ekim’de ‘Azizname’ ile  yolculuğuna başladı. Aradan geçen ilk yılınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Kuruluşun doğal zorluklarına rağmen, coşkumuzu ve neşemizi hiç yitirmeden geçirdiğimiz bir yıldı. Pandeminin etkileri, ekonomik kriz ve ihale yasaları nedeniyle onarımı geciken sahnemiz, yine bu nedenle İzmir Sanat Sahnesi’ne sıkışmış olmamız, dolayısıyla üretimimizin planlarımıza oranla biraz kısıtlı kalması ve benzeri sorunlarımız oldu. Yerel yönetimin 70 yıldan beri tiyatro yapan bir birimi olmadığı için, doğal olarak orada da bu yönde bir kurumsal hafızanın eksikliği hissediliyordu. Bütün bunlar, emekleme çağındaki bir tiyatro için moral bozucu olabilirdi. Ama Türkiye’de yeni bir ödenekli tiyatronun öncüleri olma bilinci, ortak enerjiyi koruma azmi, buna izin vermedi. Sayın Başkan Soyer başta olmak üzere Belediye yöneticileri de her geçen gün lojistik desteğimizi sağlamakta daha hızlı ve anlayışlı davrandılar. Yeni doğan bir çocuğun emekleme çağında, bütün bu emek ve katkılar için Türk Tiyatrosu adına hepsine teşekkür borçluyum. 

Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten

İzmir.Art: Bir yıl içinde “Azizname”, “Tavşan Tavşanoğlu”, “Mor Şalvar” ve “Robinson Dans Öğreniyor” oyunlarını seyircilerinizle buluşturdunuz. Kısa bir süre içinde bu denli hızlı bir repertuvar oluştururken neler deneyimlediniz? 

Başlangıçta İzmir Sanat Sahnesi’nin yanı sıra İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin Elhamra Sahnesi’ni de kullanma olanağımız doğmuştu. İnsan gücünü ve zamanı akıllıca kullanınca bu daha verimli bir durumdu. Ancak Elhamra’nın kullanımı konusundaki protokol dirençle karşılaşınca, sadece İzmir Sanat Sahnesi ile yetinmek zorunda kaldık. Sahnenin kısıtlı mimarî ve teknik yapısı nedeniyle, süratle repertuvarda değişiklik yapmak gerekti. Çünkü oyun varsa prova yapılamıyor, prova varsa oyun sergilenemiyordu ya da günde iki defa kapıya kamyon dayamak gerekiyordu ki, bu insan gücünün sınırını aşıyordu. Yani bir bakıma, “dereyi geçerken at değiştirmek” zorundaydık. Provalarına başlanmış sahne tasarımları hazırlanmış bazı oyunları bir kenara bırakıp, kendimize yeni bir yörünge çizdik ve kararlı biçimde oradan yürüdük. Tiyatroda ortak duygu ve ortak enerji, geometrik katlanmayı andırır. Yerel bir ütopyayı gerçekleştirme heyecanı, enerjimizi katladı. Özetle şöyle demek isterim: Dereyi geçerken at değiştirdik ama yine de at sırtında kahvemizi dökmeden içmeyi başardık. 

‘SANATÇILARIMIZIN ÖDÜLLENDİRİLMESİNDEN MUTLUYUM’

İzmir.Art: Sahnelediğiniz eserler farklı yerlerde de seyirciyle buluştu ve 8 ödülün sahibi oldu. Bu size neler hissettirdi? 

Ben sanat hayatım boyunca ödül konusunda çok şanslıydım. Umarım bu şansı yanımda İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na getirmişimdir. İlk sezonumuzdaki çalışmalarımızın farkedilmiş, ayırdedilmiş olması; bir aile olarak hepimiz için sevindiricidir. Sanatsal üretim, tabiatı gereği bir iddia ve pozitif bir yarış alanı değil midir? Elbette her tiyatro, en iyiyi sunmak yönünde kendince bir iddia sahibidir. Ama öte yandan izleyicisinin, eleştirmenlerin, uzmanların gözünde de bir yarışta yer alır. O yarışta “maksat şarkı yürüsün, kafiye tutsun” şeklinde bir rutinleşmenin yeri yoktur. Beylik şablonlarla alelusûl göz boyamaya kalkmanın anlamı yoktur. Elbette iddialı olacak ve bunu kanıtlayan bir özgül ağırlık oluşturacaksınız. Ben, Şehir Tiyatrosu’na kılı kırk yararak seçtiğimiz sanatçılarımın, çalışma arkadaşlarımın, gittikleri her yerde coşkun alkışlarla karşılanmasından; ödüllerle onurlandırılmasından mutluluk duyarım. Çünkü benim sınırlı süreli ödevim, tiyatromuzun özgül ağırlığını yükseltmektir. 

İzmir.Art: Yeni sezona yenilenen sahneniz İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde devam edeceksiniz. Burası oyun seyretme biçimiyle nasıl bir nitelik kazandı? 

Tiyatromuzun perdesini açışından 365 gün sonra, 365 koltuğu olan güzel bir salonda, seyircilerimizi karşılayabilmekten çocuklar gibi sevinçliyiz. İsmet İnönü Sanat Merkezi, İzmir’e uzun yıllar hizmet vermiş bir yapı. Bildiğim kadarıyla başlangıçta bir açık hava sahnesi olarak planlanmış. Daha sonra kapalı hale getirildiğinde, seyir yerinin açısı çok geniş kaldığı için, tiyatroya daha az uygun bir hal almış. Seyir yerinin sağ ve sol kanatları, portallerin görüşü kesmesi ile sahnenin derinliğini göremez hale gelmiş. Bu da sahnede yer alan her türlü etkinliği, öndeki dar bir alana sınırlama, adeta sıkıştırma, istifleme zorunluluğunu doğurmuştu. Buna akustiğin bozuk olması da eklenince, hem sergilemelerin estetik değerleri kayba uğruyor, hem de seyircinin izleme rahatlık ve keyfi bozulmuş oluyordu. Şimdi salon hem bir ölçüde yanlardan daraltılarak, hem de portallerin konumu değiştirilerek; bütün koltuklardan rahat bir izleme olanağı sağlandı. Çatısından sahnesine, salonundan kulisine, havalandırmasından ışık ve ses düzenine kadar yeniden düzenlenmiş; oyun izlemeye uygun sahnemizde; hayatımızın yeni bir dönemine girmekten çok mutlu ve heyecanlıyız. 

CAN YÜCEL’DEN, STEFAN TSANEV’E YENİ UYARLARMALAR SAHNELENECEK

İzmir.Art: Yeni sezonda İzmir Şehir Tiyatrosu seyircisine nasıl bir repertuvar hazırladı? 

Yeni sezonda eski oyunlarımız devam edecek. Yeni oyunlarımızla da seyircimize daha geniş bir yelpaze sunmak istiyoruz. Kaygan ihale süreçlerinde bir aksama olmazsa, ya da başka bir aksilikle karşılaşmazsak; 4 olan oyun sayımızı bu sezon 10’a çıkarmak istiyoruz. Yeni oyunlarımız da şöyle: İzmir’in kurtuluşunun 100. yıldönümü nedeniyle, ‘İzmir’in Yeni Yüzyılı’na armağan ettiğimiz “Benim Naçiz Vücudum…”, benim yazdığım bu belgesel oyun, değerli besteci Cem İdiz’in müzikleriyle sarmalanmış bir sahne kantatı. Ardından Can Yücel ustanın eşsiz bir muziplikle Türkçe söylediği “Bahar Noktası” gelecek. Yani Shakespeare’in “Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası” oyununun, Can Yücel eliyle iklim ve coğrafya değişikliğine uğramış hali. Yılbaşını izleyen günlerde, Bulgar kara mizah ustası Stefan Tsanev’in başyapıtı “3 Nalla 1 At” prömiyer yapacak. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde bir başka şenlikli oyunumuz, artık bir Türk klasiği sayılan Güngör Dilmen’den eşliksiz müzikal “Deli Dumrul” perde açacak. 23 Nisan’da yeni çocuk oyunumuz devreye girecek: Alman yazar Friedrich Karl Waechter’in çok sevilen oyunu “Soytarılar Okulu”. Sezon sonunda da büyük usta Nazım Hikmet’in İnönü Meydan Muharebesi’nin kıyıcığında konumlanmış oyunu, “Yolcu” sahneye çıkmış olacak. 

 

 

Fotoğraflar
Videolar
Yazar Profili
Sevda Aydın
Sevda Aydın

15 İçerik

1984 doğumlu. Evrensel gazetesinde muhabirlik ve editörlük yaptı. Hayat Televizyonu’na kültür-sanat haberleri hazırladı. Evrensel Kültür dergisinde yayın danışmanlığı yaptı. Şu an izmir.art'ta kültür sanat alanında içerikler üretmektedir.

Yazar Profil Sayfası