Fotoğraf Tarihinden Bir Çevre Aktivisti: Ansel Adams

20. Yüzyıl’ın en tutkulu manzara fotoğrafçısı: Ansel Adams... Manzara fotoğraflarında mükemmel teknik ve estetik diyalektiğini kullanarak kendine özgü bir ifade biçimi inşa etti. Doğanın sonsuz güzelliğini romantik bir tarzda belgelemekle kalmadı, onu ekolojik bakış açısıyla çevreci bir farkındalıkla ele aldı. Adams’ın manzara fotoğraflarında canlıların çevreleriyle kurduğu şiirsel ilişkinin yanı sıra sorgulayıcı ve eleştirel bir duruşu ifade etmektedir. Nilay Uluğ Bakış’ın kaleminden Ansel Adams...

Nilay Uluğ Bakış 24 Mayıs 2023

Fotoğraf Tarihinden Bir Çevre Aktivisti: Ansel Adams

Nilay Uluğ Bakış 

                                               

                                                                                                                            

                                                                                        “Bütün yaptığım sözcükler üzerinde düşler kurmak.”

                                                                                                                                                            Jean-Paul Sartre

 

19. Yüzyıl’da ve 20. Yüzyıl sonlarına kadar manzara fotoğrafı genellikle izleyicisine doğayı kendine hayran bırakmak ve evrenin romantize edilmiş döngüsünü şiirsel bir biçimde göstermeyi amaçlamıştır. Manzara fotoğrafının sadece bu şiirsellikten ibaret olmadığını çektiği fotoğraflar ve yürüttüğü projelerle kanıtlamış bir doğa aşığı olan Ansel Adams, 20. Yüzyıl’ın en tutkulu manzara fotoğrafçısı olmuştur. Ansel Adams’ı çağdaşlarından ayıran, yalnızca doğanın sonsuz güzelliğini romantik bir tarzda belgelemekle kalmayıp ekolojik bakış açısıyla doğayı çevreci bir farkındalıkla ele almasıdır. Manzara fotoğraflarında mükemmel teknik ve estetik diyalektiğini kullanarak kendine özgü bir ifade biçimi inşa etmiştir. 

Ansel Adams: 20. Yüzyılın En Önemli Manzara Fotoğrafçısı (1902-1984)

Ansel Adams (1902-1984), California, San Francisco’da doğmuştur. Fotoğrafçılık kariyerinin yanında aynı zamanda bir piyanisttir ve bir dönem fotoğrafçılık ve müzisyenliği birlikte yürütmüştür. Daha sonra kariyerine fotoğrafçı olarak devam etmiş olsa da müzik her daim fotoğraflarını etkileyen bir tutku olarak kalmıştır. Ansel Adams, aynı zamanda fotoğraf çekmekle kalmayıp fotoğraf hakkında metin üretmiş ve çok sayıda albümü olan çok yönlü bir sanatçıdır. Doğaya karşı sevgiyle yetiştirilmiş, çocukken tüm vaktini doğada geçirmeye çalışmıştır. Yaşadığı yer San Francisco’da, kum tepelerinde uzun doğa yürüyüşleri ve tırmanışlar yapıp manzarayı seyretmek, onun en önemli rutinleri arasında yer almıştır. 

Amerika Birleşik Devletleri, doğa ve çevre koruma konularında dünyada öncü adımlar atmış bir ülkedir. ABD’de, George Perkins Marsh’ın 1864 yılında yayınlanan “İnsan ve Doğa” adlı kitabından esinlenerek ilk ulusal orman bölgeleri kurulmaya başlanmıştır. Bu yıllarda doğa hakları kavramının öncülerinden Sierra Club başkanı John Muir, doğanın, insana olan faydası düşünülmeksizin var olmayı hak ettiği görüşünü savunmuştur. Ayrıca Muir, Ansel Adams için çok önemli alanlardan biri olan Yosemite Ulusal Parkı’nın kurulması için yıllarca uğraşmıştır. (Gürçay, 2017). Ansel Adams’ın doğa sevgisi, hayatı boyunca en sık vakit geçirdiği yerlerden biri olan San Francisco’daki Golden Gate Boğazı’nda başlamıştır. Ancak bu sevginin, gördüğü an itibariyle bir doğa tutkusuna dönüşmesi, şekillenip biçimlenmesi Yosemite Ulusal Parkı’nda olmuştur. Yosemite Ulusal Parkı’nı 1916’dan, öldüğü yıl 1984’e kadar düzenli bir şekilde ziyaret etmiştir (Turnage, 2022). Tüm doğa keşiflerini ve tırmanışlarını, çevreci sorgulamalarını burada yapmış, ailesinin ona verdiği Kodak Brownie marka makinesiyle 1916’da fotoğraf çekmeye ilk defa burada başlamış, karısı Virginia Best ile burada tanışmıştır. Yosemite Ulusal Parkı, Ansel Adams için var oluşunun sembolü haline gelen ilham verici mekânlardan biri olmuştur (Turnage, 2022). 1920’ler boyunca Yosemite Ulusal Parkı’nda çektiği demiurgos (tanrısal) bir atmosfere sahip fotoğraflar tüm dünyada yankı uyandırdığı için burası turistler için ilgi çekici bir yer haline gelmiştir. 

1930’da Paul Strand ile tanıştıktan sonra onun negatiflerine hayran olmuş ve kariyerine fotoğraf ile devam etmeye karar vermiştir (Johnson, Rice & Williams, 2012). Ancak müzik onun için fotoğraflarını besleyen bir ilham kaynağı olarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Analog fotoğraftaki baskı sürecini müzikteki notalara benzetmiştir. Fotoğraf basmak onun için bir piyano virtüözünün sahne performansından farksız bir deneyimdir.

Fotoğraf 1- Ansel Adams, Monolith, the Face of Half Dome, 1927

Adams 1927’de 25 yaşında, Doğa hakları savunucusu örgütü Sierra Club’a üye olmuş, 1933- 1971 yılları arasında da yönetim kurulunda yer almıştır. 1927’de Monolith, the Face of Half Dome adlı en ünlü fotoğrafı, Sierra Club’ın 1959’da yayınladığı Eastman House koleksiyonunun bir parçası olmuştur (Johnson, Rice & Williams, 2012). Bu fotoğrafı, onun için bir awakening (uyanış) niteliğindedir. Daha sonraki eserlerini üretmek için hazırladığı teknik denemelerini ilk olarak burada uygulamıştır. Adams’ın fotoğraf stili başlangıçta piktoryalist esintiyle soft ton ve renk geçişlerinden oluşan resimsel ve romantik bir üslûpken ilerleyen dönemlerde bu görüşün tam tersini benimseyip daha kontrast ve keskin, sonsuz alan derinliğine sahip fotoğraflar çekmeye başlamıştır. Bu gerçekçi fotoğraf tekniğini öncüsü olduğu F/64 grubuyla birlikte sanatsal bir ifade biçimine dönüştürmüş ve görsel tarihe katkısından ötürü  Britannica Sözlük tarafından 20. yüzyılın en önemli manzara fotoğrafçısı olarak tanımlanmıştır  (Szarkowski, 2023).  

Manzara Fotoğrafı ve Ekolojik Bilinç 

Manzara türü, fotoğrafın icadından (1827) önce resim sanatında kullanılan bir peyzaj tekniğidir. Manzara resimleri, sonra da manzara fotoğrafları konu aldıkları doğal ortama dair sosyal ve psikolojik enformasyonu da içerir. Başlangıçta fotoğraf makinelerinin hareketli görüntüleri yakalayabilecek obtüratör düzeneğine sahip olmaması, fotoğrafçıları daha durağan ve hareketsiz nesnelere yönlendirmiştir. Bu sebeple, dönemin fotoğraf çekmek için en elverişli kategorileri; natürmortlar, mimari yapılar, doğa ve kent manzaraları veya stüdyoda çekilen portreler gibi daha az hareketli veya hareketsiz görüntüler olmuştur. Tarihçesi daguerreotypelere dayanan manzara fotoğrafı, kusursuz teknik ve doğru ışık kullanımıyla doğayı en iyi şekilde göstermeyi hedefleyen bir fotoğraf kategorisidir. Bu bağlamda fotoğraf tarihindeki en etkileyici ilk manzara fotoğraflarından bazıları Gustave Le Gray’e (1820-1884) aittir. Onun tekniğinin özelliği, manzara fotoğrafına deneysel ve yenilikçi yaklaşımıdır. İlk kez deniz ve gökyüzünü farklı ışık koşullarında pozlandırıp fotomontaj tekniğiyle aynı fotoğraf kartına, tek bir kare içinde basmayı başarmıştır (Hacking, 2015). Dijital dönemde aydınlık oda programları aracılığıyla pratik bir şekilde elde edilebilen bu tekniğin o günün koşullarında uygulanması manzara fotoğrafında çığır açmıştır. Timothy O’Sullivan (1840-1882) ve Alexander Gardner (1821-1882) ise Amerikan manzara fotoğrafı geleneğinin temellerini oluşturan Amerikalı fotoğrafçılardır. Aynı zamanda İç Savaş’ta cephede yer almışlar ve savaş fotoğrafçılığının ilk sistematik görüntülerini üretmişlerdir (The Editors of Encyclopaedia Britannica, 2023). 

19. Yüzyıl’da ve 20. Yüzyıl sonlarına kadar manzara fotoğrafı genellikle izleyicisine doğayı kendine hayran bırakmak ve evrenin romantize edilmiş döngüsünü şiirsel bir biçimde göstermeyi amaçlamıştır. Manzara fotoğrafının sadece bu şiirsellikten ibaret olmadığını çektiği fotoğraflar ve yürüttüğü projelerle kanıtlamış bir doğa aşığı olan Ansel Adams, 20. Yüzyıl’ın en tutkulu manzara fotoğrafçısı olmuştur. Ansel Adams’ı çağdaşlarından ayıran, yalnızca doğanın sonsuz güzelliğini romantik bir tarzda belgelemekle kalmayıp ekolojik bakış açısıyla doğayı çevreci bir farkındalıkla ele almasıdır. Manzara fotoğraflarında mükemmel teknik ve estetik diyalektiğini kullanarak kendine özgü bir ifade biçimi inşa etmiştir. Bu kendine özgülüğün altında doğayı, demiurgos bir mükemmeliyetçilikle göstermesi yatmaktadır. “Adams (1825’ten 1935’e) fotoğrafın dört dönemini şöyle tanımlar: Deneysel, Olgusal, Resimselci ve Yeni Fotoğraf. Sonuncusu -kendisininki- “saf’’ fotoğraf ya da “doğrudan” fotoğraf olarak bilinir hale gelen şeye bir “Rönesans’’ dönüşünü temsil ediyordu” (Bate, 2022). Adams’ın kendi deyişiyle bu Yeni Fotoğraf, kendinden bir önceki dönemi ifade eden Resimselci stilden tamamen farklıdır. Adams’a göre fotoğrafta -piktoryalizm olarak da ifade edilen- resimselci dönem, yumuşak odak kullanımı dolayısıyla manzaranın göstermesi gereken gerçekliği içermiyordu; Soft netlik kullanımı fotoğraf ve resmin sınırlarının çizilmesini engelliyor ama buna karşılık fotoğrafın kendine özgü estetik dilinin oluşmasını zorlaştırıyordu. 

Canlıların çevreleriyle ilişkilerini inceleyen ekoloji, etimolojik olarak Yunanca ev, mesken, yerleşme yeri anlamına gelen oikos ve çalışma, bilim anlamına gelen logia sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır (Online Etymology Dictionary , 2001-2023). Sanat alanında ekoloji kavramına gelindiğinde ise manzara fotoğraflarının günümüzde ekolojik bilinçle üretildiği görülmektedir. Fotoğraf, çıplak gözle algılanamayacak derecede küçük, uzak, büyük, zayıf, hızlı, yavaş veya parlak olanı kaydeder ve böylece doğaya tanıklık etme, insan gözünün göremediğini gösterme ve bunu zamandan bağımsız yapabilme gibi özellikleriyle ekolojik düşünceye katkıda bulunmaktadır (Nankin, 2014). 

Ansel Adams’ın manzara fotoğraflarında görüldüğü gibi canlıların çevreleriyle kurduğu şiirsel ilişkinin yanı sıra sorgulayıcı ve eleştirel bir duruşu ifade etmektedir. Ansel Adams’ın yaklaşık 50 yıl boyunca Zone Sistem adını verdiği teknikle Yosemite Milli Parkı’nda manzara fotoğrafı çekmesi, doğanın modern dünyadaki rolüne dair ekolojik bir söylem oluşturmuştur. 

Zone Sistem

François Soulages’in Ansel Adams’tan alıntıladığı üzere Adams; ‘’Bir fotoğraf tesadüfi değildir; bir tasarıdır.’’ demiştir (Soulages, 2022). Sanatsal üretim, disiplin fark etmeksizin bilgi, bilginin pratiğe dökülmesi ve süreç ile sonuçlanan bir deneyimdir. Bu deneyim sonucunda edinilen ustalık, üretimin meydana gelmesi koşuluna doğrudan bağlıdır. Ansel Adams’ın üzerine yıllarca çalışıp detaylı ince hesaplamalar sonucunda öncüsü olduğu Zone Sistem, fotoğraflarının yalnızca deklanşöre basmaktan ibaret olmadığının bir kanıtıdır. 

Öte yandan: “Edward Weston (1886-1958) yaratıcı fotoğrafın artık karanlık odada değil, fotoğrafçının negatifi pozlandırmadan önce konusunu ve kompozisyonu ‘’aklında tasarlamasıyla’’ oluşturulması gerektiği görüşündeydi’’ (Hacking, 2015).  Böylece 1932’de California’da Ansel Adams, Edward Weston ve Imogen Cunningham önderliğinde toplam 11 fotoğrafçı F/64 grubunu kurmuştur. F/64, mümkün olan en kısık diyafram açıklığını, başka bir deyişle sonsuz alan derinliğini ifade etmektedir. 1939’da Ansel Adams ve Fred Archer, pozlandırma ve fotoğraf geliştirme süreçlerini kontrol eden ‘’Zone Sistem’’ (10 ton yöntemi) adını verdikleri bir teknik geliştirmişlerdir (Hacking, 2015).  Zone sistem sonucunda elde edilen fotoğraflarda yüksek keskinlik ve kontrast hâkim olmuş, bir manzaradaki en küçük detaylar dahi tüm gerçekliğiyle siyah beyaz tonlarda kaydedilmiştir. Manzara fotoğraflarında ışık ve tonları tüm ayrıntılarıyla incelemek, çekilecek olan manzaranın özelliklerine göre pozlama, banyo ve baskı işlemlerinin belirlenmesi gibi etkenler zone sistemin bir süreç tekniği olduğunun göstergesidir.

“Saf fotoğraf, başka herhangi bir sanat formunun özelliği olan teknik, kompozisyon veya fikre sahip olmamak olarak tanımlanır.’’ (Group f/64 Manifesto, 1932) Manifestolarında belirtildiği üzere bu grubun asıl söylemi, saf fotoğraf tekniklerinin dolaysız bir biçimde kullanımıyla fotoğrafın diğer disiplinlerden bağımsız, kendine özgü bir sanat formu olarak varlığını sürdürmesini sağlamaktır. Ana temaları genellikle; milli parklar, vahşi doğa, yüksek sıradağlar, kuşbakışı kumsallar gibi yüksek tepelerden çekilen doğa manzaralarıdır. 

Ansel Adams’ın Doğa Mirası

Ansel Adams, uyguladığı mükemmel teknik ve estetik diyalektikle, yeni bir ideal bakışın oluşmasını ve izleyicinin Vahşi Batı’nın doğasına hayranlık duymasını sağlamıştır. Sonuç olarak, Adams önderliğinde Büyük Amerikan Manzara Stili bir üslûp ve gelenek haline gelmiştir. 

Fotoğraf 2- Ansel Adams, The Tetons and the Snake River, Grand Teton National Park, Wyoming, 1942

Ansel Adams’ın fotoğrafları, Amerika’daki yüksek sıradağları gören veya hiç görmemiş olanlar için bir arzu niteliğindedir. Fotoğraflarında yer alan dramatik monolitler, yükselen ağaçlar, kükreyen şelaleler; dağcılar, çevreciler, ulusal park ziyaretçileri ve doğa bilimcileri için harika bir kaynak haline gelmiştir (National Park Service, 2018). Adams, manzara fotoğraflarıyla doğaya nasıl bakılması gerektiğini anlatan bir homo ludens-Vilem Flüsser’in tanımıyla- yani yaratıcı bir fotoğrafçıdır. 1942 yılında fotoğrafını çektiği Grand Teton Dağı, Teton Ulusal Parkı’ndaki en yüksek dağdır. Tüm var oluşunu adadığı manzara fotoğrafları ve çevreci hareketler 22 Nisan 1984’teki ölümüyle son bulmuştur ancak görsel tarihe kazandırdığı binlerce görüntü, Aion’u/sonsuzluğu temsil eder ve Ansel Adams’ın kültürel mirası olarak çağlar boyunca varlığını koruyacak birer arketiptir. 

Son olarak, Camera Lucida’nın 39. Bölümünde Roland Barthes’ın August Salzmann’ın çektiği bir Kudüs peyzajıyla (1850) ilgili yaptığı zamansal çözümlemeden yola çıkarak, Ansel Adams’ın 1942’de çektiği “The Tetons and the Snake River” adlı fotoğrafını ele alabiliriz. Bu fotoğrafta çekildiği andan itibaren üç farklı zaman mevcuttur: Benim şimdiki zamanım -Erlebnisin (içselleştirilmiş bir estetik deneyim) zamanı-, Tetonlar ve Yılan Nehri’nin zamanı ve Ansel Adams’ın sonsuz zamanı. Bunların hepsi birer gerçeklik örneğidir. Tüm bu izlenimlerimiz başlangıçta aşkın ve özneldir. Fakat sonrasında bu imgeler kültürel olarak somut anlamlar kazanmış ve kazanmaya devam etmektedir.  

Fotoğraf 3- Ansel Adams, El Capitan, Yosemite National Park, California, 1923

Yukarıdaki fotoğrafa (Fotoğraf 3) baktığımızda California’da bulunan 900 metre yüksekliğindeki El Capitan adlı kayayı görüyoruz ve bu imgeyi gördüğümüz an oraya gidiyoruz çünkü El Capitan, fotoğrafını meydana getiren tüm teknik ve estetik koşullar, bu doğa parçasının aşkın niteliğini sembolize eden izlenimler yaratmaktadır. 

Fotoğrafın Noeması

Roland Barthes, Camera Lucida metninde fotoğrafın ne olduğuna bir yanıt ararken görüntünün anlam odakları anlamına gelen noemayı tanımlamıştır. Noema, fotoğrafı fotoğraf yapan her şey, fotoğrafın temel taşıdır. Bu bağlamda zaman faktörünü tanımlamak amacıyla geçmişte var olmuş ancak artık orada olmayanın görüntüsü için “bu vardı’’ (Barthes, 2011) vurgusunu kullanır. Gerçekliğin analogonudur fotoğraf. Noema, yanı sıra imgenin içeriğinden yani hyle’den kaynaklanır. Yine, Jean-Paul Sartre, bu kez İmgelem (1936) adlı kitabında hyle’den öznel malzeme olarak bahsetmiştir (Sartre, 2009). Hyle, var olmak için bir imgeye -görüntünün kendisine- ihtiyaç duyar, böylece görüntü ile görüntüsü elde edilen birbirleriyle özdeşleşmektedir. Gerçekliği her ne olursa olsun bir görüntü, temsil ettiğiyle eşdeğerdir. 

Eidos’a (biçim) sahip imge algılanabilir ve böylece izlenimler elde edilir. Bu imgeyi çok detaylı biçimde düşünmek, tasarlamak, değerlendirmek, onunla bir Erlebnis ilişkisinin kurulmasına sebep olur. Erlebnis, psikolojik olarak bir süreci ifade ederken hyle zaten içinde mevcuttur. Dolayısıyla söz konusu süreçte hyle’nin tespiti, fotoğrafa bakma eyleminde gerçekleşir. Bu durumda fotoğraf imgesel bir iç içeliktir. Bir fotoğraf, imgenin varlık ve yokluğu dâhil olmak üzere ilgili her şeyi temsil eder. Yanı sıra, Erlebnis, imgenin oluşma ve paylaşma durumunu çoğaltır. Ansel Adams’ın hayatı boyunca doğa imgesinin peşinde olması, kendisini doğal güzelliklerin sonsuzluğunu, kırılganlığını ve geçiciliğini belgelemeye adaması, içselleştirilmiş bir estetik Erlebnis’tir. Ansel Adams’ın fotoğrafları, doğanın varlığı ve mevcudiyetini görkemli bir şekilde temsil eder ancak eşzamanlı olarak doğanın yokluğunu, yok olabileceğini de anlatmaktadır. Böylece Ansel Adams’ın fotoğrafları, Amerikan vahşi doğasını aşkınlaştıran imgelerdir ve paralelinde Amerikan peyzaj fotoğrafı geleneğinin müstesna birer temsilidir. 

Kaynakça

Barthes, R., 2011. Camera Lucida.  İstanbul: Altıkırkbeş.

Bate, D., 2022. Fotoğraf: Anahtar Kavramlar. İstanbul: Espas.

Gürçay, E., 2017. Bir fotoğraf şairi ve doğa hakları savunucusu Ansel Adams. [Çevrimiçi] 
Available at: https://yesilgazete.org/bir-fotograf-sairi-ve-doga-haklari-savunucusu-ansel-adams/
[Erişildi: 18 Nisan 2023].

Group f/64 Manifesto, 1932. Group f/64. [Çevrimiçi] 
Available at: https://www.artsy.net/gene/group-f-slash-64
[Erişildi: 15 Nisan 2023].

Hacking, J., 2015. Fotoğrafın Tüm Öyküsü. İstanbul: Hayalperest.

Nankin, H., 2014. Gathering Shadows: landscape, photography and the ecological gaze. RMIT University, 19 Eylül, p. 35.

National Park Service, 2018. The Work of Ansel Adams and the Conservation Movement. [Çevrimiçi] 
Available at: https://www.nps.gov/articles/ansel-adams-conservation.htm
[Erişildi: 19 Nisan 2023].

Online Etymology Dictionary , 2001-2023. ecology (n.). [Online] 
Available at: https://www.etymonline.com/word/ecology#etymonline_v_979
[Accessed 15 Nisan 2023].

Sartre, J. -. P., 2009. İmgelem. İstanbul: İthaki.

Soulages, F., 2022. Fotoğrafın Estetiği. İstanbul: Espas.

Szarkowski, J., 2023. Ansel Adams. [Çevrimiçi] 
Available at: https://www.britannica.com/biography/Ansel-Adams-American-photographer
[Erişildi: 18 Nisan 2023].

The Editors of Encyclopaedia Britannica, 2023. Timothy O’Sullivan. [Çevrimiçi] 
Available at: https://www.britannica.com/biography/Timothy-OSullivan
[Erişildi: 25 Nisan 2023].

Turnage, W., 2022. Ansel Adams, Photographer – Bio. [Çevrimiçi] 
Available at: https://www.anseladams.com/ansel-adams-bio/
[Erişildi: 15 Nisan 2023].

William S. Johnson, M. R. C. W., 2012. A History of Photography from 1839 to the present. Los Angeles: Taschen.

 

Fotoğraflar
Videolar
Yazar Profili
Nilay Uluğ Bakış
Nilay Uluğ Bakış

1 İçerik

İzmir doğumlu Nilay Uluğ, ilk, orta ve lise eğitimini İzmir’de tamamlamıştır. Lise yıllarında fotoğrafla ilgilenmeye başlayan Uluğ, 2014 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nü kazanmıştır. 2018 yılında ‘’Eadweard Muybridge Olmak’’ adlı teziyle Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü lisans eğitimini tamamlayıp, aynı yıl içinde Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat ve Tasarım Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2021 yılında ‘’Bir Çağdaş Sanat Paradigması Olarak Biriktirme Sanatı’’ adlı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2021 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü Doktora programına başlamıştır. Lisans eğitimi itibariyle çeşitli grup ve bireylere temel, orta, ileri düzey fotoğraf dersleri vermekte, kavramsal ve deneysel fotoğraf alanında çeşitli konularda atölye ve proje danışmanlığı yapmaktadır. Çalışmaları birçok karma sergi ve projede yer almış, makaleleri hakemli dergilerde yayınlanmıştır. Şimdilerde doktora tezi üzerine çalışırken, bir yandan misafir öğretim görevlisi olarak üniversitede ders vermekte, bir yandan kendi atölye ve metin üretim çalışmalarına devam etmektedir.

Yazar Profil Sayfası